PSİKOTERAPİ SÜRECİNDE DANIŞANA MEKTUP YAZDIRMAK

PSİKOTERAPİ SÜRECİNDE DANIŞANA MEKTUP YAZDIRMAK

Danışana mektup yazdırmak, psikoterapi sürecinde işlevsel olabilmektedir.

PSİKOTERAPİ SÜRECİNDE
DANIŞANA MEKTUP YAZDIRMAK

TERAPİ PULLU, KURAM DAMGALI MEKTUP VAR

Mektup Yazma: Genel anlamıyla bir duyguyu, düşünceyi, haberi veya isteği yakınımızda olmayan birine iletmek için kaleme alınan yazıya mektup adı verilir. Mektup, insanların anlaşmalarını sağlayan yazılı bir konuşma olup en eski iletişim türlerinden biridir. Mektup, insanların duygularını, düşüncelerini, problemlerini, çevresinde yaşanan olayları yakınlarına anlatma gereksiniminden meydana çıkmıştır.

Mektup danışma sürecinde şu şekillerde kullanılabilir:

1)Danışanın kendisine mektup yazması

Danışanların terapi esnasında yüz yüze söylemekten çekindikleri duygu ve düşünceleri danışanlardan mektup şeklinde yazmaları istenerek; kızgınlıklarını, kırgınlıklarını, sevinçlerini ifade etmeleri sağlanır. Geleceğe yönelik mektup yazdırılarak motive olmaları sağlanır. Mektup, danışanın isteğinegöre o seans içinde okunabilir(danışan bu arada sükûtta dinlenir) ya da bir sonraki seansta konuşulmak üzere bırakılabilir. Danışan mektupta, konuşurken vermediği doneleri verebilir. Tekrarlanan şahıs, duygu ve olaylar dikkate alınabilir. Ya da kaçındığı durumları tek kelimeyle es geçiyor olabilir. Danışanın kendini ifade edip rahatlaması dışında, ifadeler iyi analiz edilerek danışman’ın zihninde daha güçlü bir fotoğraf karesi oluşabilir.

            Sevgili kendim; çeyrek asırdır var olduğum dünyadan ve zamandan 7yıl sonraki halime kendime yazıyorum. Şu an tarih 14.04.2024’ü gösteriyor. Zaman birçok şeyi alıp götürdüğü gibi birçok şeyi de getirdi bana. Zamanıngötürdükleriyle getirdiklerini dengeleyebilir miyiz bilemiyorum; ama ikisi de çok şey kattı bana… 7 yılda ülkemizin 7 bölgesini gezdim, kadim medeniyetlerin bıraktıklarını, manevi miraslarımızı dünya gözüyle bir de ben anlamaya, hissetmeye çalıştım. …Bunca yıldır verdiğim çabanın karşılığını almış görüyorum. Yorgun ve tatlı bir mutluluk var üstümde; ama yorgunluğumun da buhar gibi hızla uçtuğunu hissediyorum... İnsan, biraz da kendi emeğidir sözünü bir kez daha tasdikliyorum şu an. Evet, oldu…3 katlı merkezi açtım. Bahsettiğim gibi 2. Katında 5 oda, 3’ü seans odası, 2’si özel ders odası. 3.kat kütüphanenin ve okuma odalarının olduğu sevimli kat. Ve her şey, hayal ettiğimden, istediğimden daha fazla…

2) Danışanın bir başkasına mektup yazması

Danışan bir başkasına olan duyguları ve düşünceleri mektup şeklinde yazdırılabilir. Mektup gönderilebilir, gönderilmek istenilmezse “Yaz-Oku-Yak” tekniğiyle 1. Gün yazıp, 2. Gün yazdıklarını okuyup, 3. Gün de yazdıkları yaktırılarak bitirilmiş işe dönüştürülmeye çalışılabilir.

Kimliğimde baba adı yerinde ismi yazan kişi, sana baba demek bile çok zor geliyor. Affetmeyi çok isterdim; ama affedemiyorum. Ben sana ne yaptım da bırakıp gittin beni? Nasıl biriyim, bilmiyorsun bile. Terk edişin kimi haberin var mı? Varlık içinde yokluk çekmek, varken yok büyümek ne acınası bir durum. Ben bu hayatta en çok bahtımı sevdim (baba)! Çöküşleri yaşatan, çöküşlerle dolu olan bahtımı… Bahtımdaki yaralar beni olgunlaştırdı, dönüşümüm, bahtımdan. Sana kızsam mı bilemiyorum da hak ediyor musun bu duygumu? Sana çok şey var söylemek istediğim; ama hepsi koca bir hiç…

3) Danışman’ın danışana mektup yazması

Danışman, seanslar arası, danışanına gelişimiyle ilgili, seansların gidişatıyla ilgili mektup yazabilir. Özetleme olarak da düşünülebilecek olan bu mektup, danışana kendisinin somut olarak da değerli olduğunu hissettirir, motive eder. Öyküsel terapide de bu metod kullanılır. Mektup yazma, diğer terapötik becerilerle iç içe kullanılırsa daha faydalı olur.

Sevgili Poyraz, bu mektubu sana yazarken biz seninle 3. Seansı bitirmiş oluyoruz. Geldiğin ilk günden bu yana seninle ilgili gözlemlerimi yazmak istedim. Kapıdan girdiğin ilk gün,bedenin burada-ruhun arafta, dudakların tebessüm etmeye çalışıyor-gözlerin ürkek… Ambivalans duygularınla otururken sandalyeye, yaşının 3katı görünen bir yorgunluk vardı üzerinde… Şu an sen de geçen seansın sonunda ifade ettiğin gibi artık bulutları kaldırdın, birçok şeyi daha net görüp yaşayabiliyorsun. Hayatta “-saydı”cı olarak değil de “rağmen”ci olarak ilerlemeye başlıyorsun. Kendinden daha emin ve adımlarını attıkça daha cesurlaşıyorsun. Ruhun koşmaya hazırlanıyor…

yolculuk.jpeg

Ek-Toplumsal Travmatik Olaylarda Mektup Yazma

Travma, bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü derinden tehdit eden olay/durumdur. Travma, çok korkmuş olmak değildir. Evrende var olan “Savaş ya da Kaç” mantığı düşünülecek olursa travma, ne savaşabilen ne de kaçabilendir. İkincil travma; travmayı yaşayan insanlara tanıklık etme halidir. “…nasıl bilmezsin?”, “…olurken nerdeydin?” sorularını soran kişilerin yaşadığı durum da diyebiliriz.

Travmadan sonra kişi yaşadıklarını bedeninde de ruhunda da yansımalarını görebilir: baş ağrısı, mide ağrısı, uyku-beslenme bozukluğu yaşar, çaresizlik, suçluluk, hayatının kontrolünün kendisinde olmadığı hislerine kapılır.

Travmadan çıkanlar için “hafıza” önemli bir alandır, yaşananlar hafızada bir yere yerleştirilmelidir. Hatırlamak, yeni anlatılar oluşturabilmeye ve böylece travmanın etkileri ile baş etmeye yardımcı olur. Bu anlamlandırma sürecinde soruları, duygu ve düşünceleri paylaşmak ve ifade etmek gerekir. Örneğin; deprem gibi maden kazası gibi, ülkenin bütünlüğünü tehdit etmiş travmalarda duygu ve düşünce paylaşımı toplumsal olarak sorumluluk bilincini de getirmektedir. Toplumsal travmaların onarımında içinde yaşanılan kültürün yeri yapı taşı gibidir. Paylaşılmayan-konuşulmayan, inkar’ı getirir. Buna karşılık dile getirmek daha sağlıklı olanıdır.

Toplumsal travmalardan çıkanlara mektup yazmak-sosyal destek olmakinkarı, çaresizliği, suçluluğu vs. gölgede bırakacaktır. Toplumsal bilinci sorumluluk olarak alacak kişiler, uzmanlar tarafından bilgilendirilip önderlik edilen öğrenciler olabilir (Öğrenciler neredeyse tüm evleri açan anahtarlardır ve mektuplara kalem olacak potansiyel faydalı kişiler olacaktır). Örneğin maden faciasında, depremden sonraki travma yaşayan kişilerle-resmi yollardan da izin alınarak- öğrenciler duygu-düşünce paylaşımı, sosyal destek olma açısından mektuplaşabilir, mektup arkadaşı kalabilir. Yani toplumsal travmalar, mektup desteğiyle bir nebze de olsa dönüşüme uğratılarak fayda sağlanabilir.

Sevgili Somalı kardeşim Canan,
Benim adım Gönül. Bu mektubu sana İstanbul’daki bir liseden yazıyorum. Soma felaketini internetten gördük. Çok üzüldük. Hani insanın eli kanar da buna bağlı başka yerde bulunan damar da etkilenir ya, vatanın bir yerinde benim kardeşimin yaşadığı beni de burada etkiliyor. Siz orda acı yaşadınız ve yaşıyorsunuz; acınızısizin kadar hissedip yaşayamam; ama acınızı, paylaşmak isterim… Biz okul olarak ilçemizden gerekli izinleri alıp sizinle eğer siz de uygun görürseniz hem mektup kardeşi, hem gönül kardeşi olmak, ziyaret etmek istiyoruz. Geçmişe bir şey yapma imkanım yok; ama şu andan itibaren geleceğinizde bir yer edinmek isterim… Zarfa şimdilik sadece mendil koydum.

*******************

Söz uçar, yazı kalır der, atalarımız. Duygularımızı, düşüncelerimizi gerek danışmalardaki mektup manevralarıyla gerek toplumsal travmalardaki sosyal destekle ve aklımıza gelebilecek kullanabileceğimiz alanlarda somut ve iyi niyetli parmak izine dönüştürebiliriz. Anlamak ve anlaşmak için siz de kendinize ya da birilerine mektupla kalıcı ileti(şim) yollayın.

Sema KÜSMENOĞLU
Psikolojik Danışman ve Rehber
Dergi p.Dr Ar-Ge ve Eğitim Projeleri Birimi Başkanı

Bu haber toplam 23589 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.