Fanusta Yetişen Çocuklar

Fanusta Yetişen Çocuklar

FANUSTA YETİŞEN ÇOCUKLAR

Her aile çocuğunun sağlıklı bir şekilde yetişmesini ve başarılı olmasını mutlaka ister. Ancak gördüğüm kadarıyla bunu sağlamak için günümüzün ebeveynleri obsesif bir şekilde çırpınmaktalar. Çocuklarını bir an bile göz hapsinden ayırmayan, onların her an tehlike altında olduğunu düşünen ve çocuklarının geleceklerini uzun bir süre için planlayan tabiri caizse paranoidvari aileler günümüzde çoğunlukta. Geçmişte iyi anne babalık dediğimizde çocukları beslemek, duygusal ve sosyal anlamda gelişmelerine yardım etmek anlaşılırdı. Günümüzde anne babalık; çocuğunun ne yaptığını ne kadar ne yakından izlediğinle ve ne kadar müdahale ettiğinle doğru orantılı olarak değer buluyor. Bu şekilde tezahür eden aşırı korumacı ebeveyn tutumları çocuklara zarar veriyor ve çocuklar hayatları süresince psikolojik, sosyal ve duygusal tehditlerle yeterince baş edemiyorlar.

Belki bizim neslimizin son zamanlarına yetiştiği mahalle kültürü de günümüzde yok olmuş durumda. Artık aileler, uzmanlarında etkisiyle kırılgan, zayıf ve tehlikelere dört bir koldan açık olarak gördükleri çocuklarını dışarı bırakamıyor. Bunun yerine güvenli bir yer olan evlerinde küçük teknolojik krallıklar kuruyorlar. Hem oyun konsolları varken arkadaşa ne hacet!. Ancak şunu söylemeliyim ki; Jacob Levy

Moreno’nun sıkça vurguladığı ve insan olmanın tanımını yaparken kullandığı yaratıcılık, bunu sergileyecek ortam bulamayan çocuklarda zamanla yok oluyor. Önünde teknolojik bir krallık varken; düşünüp de kendi oyunlarını neden üretmekle uğraşsın ki çocuklar?! Artık çocuklar dışarıdaki açık alanlarda, bahçemizde bile oynayamıyor.

Günümüzde çocuklar duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimlerine manidar bir katkı yapan bu etkinliklerden uzak teknolojinin suniliğinde büyüyorlar. Böyle böyle çocuklarımızın da yaratıcılıklarını farkına varmadan baltalamış oluyoruz. Kısa vadede türlü tehlikeden koruduğumuz çocuklar uzun vadede sorun çözmede ve herhangi bir şey üretmede sıkıntı yaşıyor ve çeşitli psikolojik buhranlara doğru yol alıyor. Dış dünya günümüzde eskiye nazaran daha tehlikeli bu bir gerçek, biz bu tehdidin farkında olalım ancak bunun çocuklarımızın özgürlük alanına çok fazla müdahale etmesine izin vermeyelim.

Elverdiğince dış dünyayı keşfetmeleri için onlara özgürlük verelim.

Çocukları sorumluluk ve inisiyatif alma konusunda cesaretlendirici davranalım.

Ailelerin yapmakta olduğu yanlışlardan biri de; iyi aile olabilmek isteği ile hareket edip çocukların mutlu ve sıkıntısız bir hayat geçirmeleri için onların ihtiyacı olanı karşılamak yerine, her istediklerini yerine getirmeleridir. Bu şekilde şımartılan ve her isteğinin karşılanmasına alışan çocuk girdiği her ortamda o ortamın göz bebeği, hizmet edileni olmak isteyecek ve bu beklediği tepkiyi alamayınca da hırçınlaşacak, hayal kırıklığına uğrayacaktır.

Bireysel Psikolojisinin kurucusu olan Alfred Adler bana göre bu konuda biraz ileri gitmiş olsa da suç işleyen insanların çoğunun çocukluklarında şımartılmış kişiler olduğuna dikkat çekmiştir. Toplumdan hep bir şeyler beklerler. Ana babalarından gördükleri hayranlık sonucu kendilerini büyük görürler, temelde bağımlı oldukları halde bir veliaht gibi çevrelerine buyurma eğilimindedirler. Şımartılmış çocuklar, karar vermekte, sıkıntılarla başa çıkmakta ve kendi başlarına yaşamakta zorluk çekerler der Adler. Hayat da reddedilmek, yenilmek ve üzülmek gibi olumsuz tabir ettiğimiz durumlarla da karşılaşacağımız göz önüne alınarak çocuklarımızın bu duyguları da tecrübe etmesini normal görebilmeliyiz. Mükemmelliyetçiliği melankoli seviyesinde istememiz hem bize hem de çocuklarımıza zarar verecektir. Bu yüzden farkına varmamız gerekenler listesinde başı çeken bir şey de budur: Hayatta her şeyi mükemmel eylemek ütopik olmaktan da öte imkansızdır. Bununla birlikte kontrol bağımlısı olmakta her şeyi kontrol edemeyeceğimiz gerçeğinden hareketle olumlu bir şey değildir, çocuklarımızı her an kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçelim..

Şimdinin ebeveynleri, geleceğin anne babaları size sesleniyorum! Çocuklarımızı bize bağımlı kılmayacak şekilde gözleyerek onlara özgürlüklerini verelim ve yaratıcılıklarını sergileyebilecekleri fırsatlar tanıyalım. Teknolojinin yapaylığında değil de doğanın organikliğinde yetişebilsinler. Onlara bir heykeltıraş gibi şekil vermek yerine bir bahçıvan titizliğinde;yetişirlerken doğal gelişimlerine müdahale etmeden ama  gelişimlerini en kolaylaştırıcı şekilde ebeveyn olabilmeliyiz, bunu yapabiliriz…!

MUHAMMED FETHİ ŞUA

 

Bu haber toplam 3888 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.