MEB'e Yeni Atanan Psikolojik Danışmanlar Nelere Dikkat Etmelidir?

MEB'e Yeni Atanan Psikolojik Danışmanlar Nelere Dikkat Etmelidir?

Okul Psikolojik Danışmanı arkadaşlar, kısa süre içerisinde mesleki anlamda yorgunluk ve tükenmişlik yaşayabilmektedir. Okul ortamında yıpranmamak, ezilmemek fakat bunu yaparken de uyumsuz ve itici olmamak adına bazı durumlara dikkat etmek gerekir. Aşağıda

MEB’E YENİ ATANAN PDR’Cİ NELERE DİKKAT ETMELİ?

PDR mezunlarının önemi, özellikle Milli Eğitim’e bağlı okullarda yeni yeni fark edilmekte ve bu doğrultuda atamalar yapılmaktadır. Ancak yine de, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik biriminin okul ortamına yapacağı katma değerin farkında olmayan idareci ve öğretmenler olabilmektedir.

Yeni atanan ve böyle bir çalışma ekibiyle karşılaşan Okul Psikolojik Danışmanı arkadaşlar, kısa süre içerisinde mesleki anlamda yorgunluk ve tükenmişlik yaşayabilmektedir. Okul ortamında yıpranmamak, ezilmemek fakat bunu yaparken de uyumsuz ve itici olmamak adına bazı durumlara dikkat etmek gerekir. Aşağıda bu durumlar ele alınmaktadır ancak bu yazı, PDR’cinin okul içindeki mesleki iş ve işlemlerini değil sosyal ilişki biçimlerini konu edinmektedir. Okuyan arkadaşlarımızın bu beklentiyle hareket etmeleri gerekmektedir.

Okulda İlk Günler ve İlk Deneyimler…

Okula geldiğiniz ilk günlerde içinizde kocaman bir heyecan ve sevinç dalgası olacaktır. Bu normaldir ve güzeldir. Fakat bu heyecanınız, ayaklarınızın yere basmasına engel olmasın. Bir yandan cıvıl cıvıl, pırıl pırıl genç öğrencilerle çalışacak ve onların hayatlarındaki zorluklara çözüm bulmaya çalışacaksınız. Diğer yandan da profesyonel bir meslek elemanısınız ve sonuçta bir iş ortamındasınız. Gönüllü bir kuruluşta, STK’da veya dernekte değil; basbayağı bir devlet memuru olarak iş hayatının tam ortasında görev almış durumdasınız. Bu durum, size hem mesleki anlamda profesyonelliği hem de iş ortamında kuracağınız ilişkiler açısından olması gereken resmiyeti (donukluk veya soğukluk değil) sağlamalıdır.

Bu duruma dikkat çekmemizin nedeni yaşadığı heyecan ve ne yapacağını bilememezlik sonucunda müdüre ilk günlerde “ağabey” diyen, elini öpmeye kalkan (tabi müdürün de bu durumdan memnun olduğu) PDR’ci arkadaşlarımızla karşılaşmamızdan dolayıdır. Kendinizi okul ortamındaki kimseden üstün veya aşağı görmeyin, siz o kuruma devlet tarafından atanmış ve kurumdaki herkesle aynı haklara sahip bir çalışansınız.  

İdareyle Kurulacak İlişkinin Niteliği

İdareyle olan iletişim biçiminizde, lisansta edindiğiniz tavsiyeleri zihninizde tutarak fakat o tavsiyelerin dışında bir yöntem geliştirmeniz gerekir. İdarecilere yönelik, “bize ayak işleri yaptırmak isteyen veya yaptığımız işleri gereksiz gören kişilerdir” şeklinde önyargılarımız var. Ancak pratikte durum böyle değildir. Okula atanan bir PDR’cinin, sosyal problemleri düzene koymak ve akademik başarıyı olumlu etkilemek anlamında ne denli önemli olduğunu bilmeyen idareciler de bulunmaktadır. Veya “biz öğrenciyi korkutmaktan başka problem çözme yöntemi bilmiyoruz, bu sizin uzmanlık alanınız, biz yapamayız” diyen, “okula PDR’ci geldikten sonraki değişimi açıkça görüyoruz” diyen çok kıymetli idarecilerimiz de bulunmaktadır.

Bu nedenle öncelikle idarecilere yönelik önyargılarımızı kırarak işe başlamamız gerekiyor. Bunun yanı sıra, idareciler sıkıştıkları zaman bazı idari işlerde bizden onlara yardımcı olmamızı isteyebilirler. Hemen “bu benim işim değil, yapmam” deyip kendimizi geriye çekmememiz, kuracağımız sağlıklı iletişim açısından faydalı olacaktır.

Sürekli sizi kullanmaya çalışan, memur gibi yeterli personel varken sekreterya işlerinde sizden yardım isteyen, zamanla olayın cılkını çıkarıp kendi işlerini de size yaptırmaya çalışan, “zaten boş boş duruyorsun, gel bari şu işi yap” tarzında yaklaşan idarecilere uygun biçimde ve üslupta, yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiş görev alanımızın çerçevesini hatırlatarak istedikleri konularda yardımcı olamayacağımızı belirteceğiz. Belirtmeliyiz, bu ayrı bir durumdur. Çünkü kaba bir ifade olmasına rağmen durumu çok güzel açıkladığı için söylemek istiyorum: “Biz eşşek olursak, mutlaka semer vuran birisi çıkar.” Ancak uğradığımız haksızlıkları ve sorumluluğumuzda olmayan işleri yapamayacağımızı ifade ederken de, haklıyken haksız konuma düşmeyecek şekilde yapıcı bir üslup kullanmamız çok önemli.

Diğer yandan, tek başına canla başla işlerini yetiştirmeye çalışan ve belki de personel eksikliğinden dolayı son derece zorlanan idarecilere, özellikle iş yoğunluğumuzun hafif olduğu zamanlarda, onun bize teklif etmesine bile fırsat vermeden biz ona yardım etmeyi önerebiliriz. Burada can alıcı nokta, iki tarafın da meseleye insani ve samimi olarak yaklaşmasıdır. Özellikle yeni kurulan veya düzeni yeni oturan okullarda, işlerin yürüyebilmesi için herkes taşın altına elini koymalıdır. Tabii ki tekrar vurgulamakta fayda var; iyi niyetli olunması, bizi kullanma amacı taşımaması ve çok sık olmaması kaydıyla yardım istenmesi, bu konudaki tutumuzu belirleyecek ölçütlerdir.

Öğretmenlerle İşbirliği Yapma ve Diyalog Kurma

Özellikle yaşlı branş öğretmenleri “şimdi PDR mezunu olmak vardı, yanlış bölüm seçmişim, o nasihati biz de veriyoruz, şöyle iki tane çaktın mı akıllanır da işte” gibi söylemlerle, işimizi bilmediğini ve önemli görmediğini ifade eden çeşitli sözler sarf edeceklerdir. Burada yapmamız gereken ilk anda tartışmaya girmemektir. Bu, hem gereksiz yere enerji harcamamıza neden olur hem de işe yaramayacak bir konu üzerinde vakit kaybetmemize yol açar. Bir süre, yapacağımız ve somut çıktısı görülen çalışmalarla kendimizi anlatmayı deneyebiliriz. Fakat yine de ısrarla her gördüğü yerde laf sokmaya çalışan, özellikle “çömez” olduğunuz için espri kılıfı altında sizi rencide edecek davranışlarda bulunan meslektaşlarımıza, kalp kırıcı olmadan ve yine üslubumuzdaki zerafeti bozmadan haddini bildirecek şeyler söyleyebiliriz. Örneğin “Hocam, rehberlik servisinin ne işe yaradığı veya yaramadığı fikri, sizin şahsınızı bağlar. Avrupa ve ABD gibi birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu birimler işlevsel olarak görüldüğü için devlet politikası olarak yürürlüktedir. Burada hepimiz aynı şartlarda ve aynı konumdayız. Birbirimizin işini sorgulamadan kendi üzerimize düşeni yapmamız, eğitime daha büyük bir katkı olacaktır” gibi bir söylem; sınırını aşan kişileri kendi doğal sınırlarına çekmek açısından etkili olabilecektir.

Diğer yandan zaman zaman rehberlik derslerine girip öğrencileri yakından tanıyabilirsiniz. Okulla ve derslerle ilgili sınıf ortamında öğrencileri konuşturmanız, yürüteceğiniz psikolojik danışma süreçlerinde sizler için operasyonel anlamda katkı sağlayacaktır.

Zaman zaman öğretmenler odasına gitmeniz, öğlen yemeğinde veya okulla ilgili bir aktivite olduğunda öğretmenlerle birlikte hareket etmeniz, ikili-üçlü ilişkiler kurmak açısından yararlı olacaktır. Öğretmenler arasında gruplaşma varsa herhangi bir gruba mümkün olduğunca dâhil olmamanız gerekir. Okul içerisinde yapacağınız çalışmaların başarısı, diğer öğretmenlerin desteğini almayla yakın ilişki içerisindedir.

Öğrencilere Yönelik Yaklaşımlar

Öğrencilere yönelik sergilenmesi gereken yaklaşımlar da, görev yapılan okul türüne göre farklılaşabilecektir. Örneğin okul öncesinde ve ilkokulda öğrencilerle yakın ve sevgiye dayalı bir iletişim kurmak gerekecektir. Kötü niyetli insanlara/bazı kötü niyetli velilere fırsat vermemek açısından, sevgiye dayalı bir iletişim kurarken dokunma gibi konularda temkinli olmak gerekir. Bu satırları yazarken biz de mahcup olmaktayız fakat ne yazık ki bu tür mevzularda, birkaç tane ruh hastası yüzünden birçok öğretmenin iftiraya maruz kalarak yoğun sıkıntılar yaşadığını da bilmekteyiz.

Okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocukların bizi tanıması, yakın görmesi; bir problem durumu oluştuğunda bize açılabilmeleri açısından son derece önemlidir. Küçük yaştaki çocuklar, tanımadıkları ve güven duymadıkları birisine karşı kendilerini açmak ve yaşantılarını paylaşmak noktasında ketum davranırlar.

Ortaokul grubuyla çalışıyorsak, sevgi ve saygının denge halinde olduğu bir iletişim biçimi benimsemeliyiz. Bu yaştaki öğrenciler, bir yandan çocuksudur bir yandan da yetişkinliğe adım atmışlardır. O nedenle onlara, bir yandan birey olduklarını hissettirecek ve özgüvenlerini artıracak tarzda yaklaşırken diğer yandan çocuksu yanlarını besleyecek şekilde şefkatli davranmamız gerekir. 7-8. Sınıf öğrencileriyle Psikolojik danışma yapılabilir, ancak 5. ve 6. sınıf öğrencileriyle rehberlik çalışması tarzında faaliyet yürütmek daha işlevseldir.

Lise öğrencileriyle kurulan etkileşim saygı temelli olmalıdır. Özellikle meslek liselerinde sergilenecek yaklaşımlar konusunda dikkatli olunmalıdır. Anlayışlı olmak, paylaşıma açık olmak, hoşgörülü olmak gibi tutumlarınız; bazı öğrenciler tarafından “sorunum varmış gibi yapıp rehberlik servisine gideyim de şu dersten kurtulayım” biçiminde bir suistimale dönüşebilir. Veya Anadolu/fen lisesi gibi okullarda bazı öğrenciler, başarısını kullanarak ve deyim yerindeyse sizin üzerinize basarak diğer öğrencilere hava atmayı ve onları ezmeyi deneyebilirler.

Ancak bu tip olası suistimaller, şevkinizi kırmasın ve bir Psikolojik Danışman olarak “koşulsuz kabul” davranışınızı engellemesin. Sadece daha dikkatli olun.  

Velilerle Olan Etkileşim

İyi niyetlisiniz, göreve yeni başladığınız ve daha bir sevecensiniz. Bunlar çok güzel ancak yine de velilerle iletişiminizde profesyonel olun. Sorumluluğunuz olmayan konulara dalmayın. Yardımcı olayım derken 25 yıllık enerjinizi ilk yılda tüketip mahvolmayın. Ev içindeki büyük sorunlara dalmayın, siz o ailenin okul içindeki çocuğundan sorumlusunuz. Silahla, tehditle, tacizle veya ciddi psikolojik problemlerle ilgili konularda mutlaka psikiyatriste/emniyete yönlendirin. Gizlilik ilkesini uygulayacağım derken yasal sınırları aşmayın, bunlarla ilgili prosedürleri iyi öğrenin. Mümkün olduğunca velilere cep telefon numaranızı vermeyin; zaten bütün gün okuldayız, okul telefonunu verin oradan arayıp ulaşsınlar.

Diğer yandan veliler bizim en önemli paydaşlarımızdan birisidir. Hem onlarla işbirliği yapmalı hem de akademik ve sosyal anlamda bizlerden beklentilerini karşılamalıyız. Test, anket, rapor, veri gibi istatistiksel ve somut çıktılar; yaptığımız çalışmaların nesnel olduğunu velilere kanıtlamak açısından önem taşımaktadır.

ABDULLAH YALNIZ

 

Kaynak:Dergi p.Dr.

Bu haber toplam 20262 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum