OKUL PSİKOLOJİK DANIŞMANLARININ YAŞADIĞI ZORLUKLAR

Günümüz ve gelecek toplumların ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip nesilleri yetiştirme görevi verilen okullarda toplumun her kesiminden farklı yeteneklere, ilgilere, ihtiyaçlara sahip; değişik sosyo-kültürel yapıdaki çocuklara hizmet verilmeye başlanmıştır. Gelişme ve değişimlere bağlı olarak, farklı bireysel özelliklere sahip olan bu öğrencilerin akademik faaliyetlerinin yanı sıra onlara, eğitim-öğretim sürecinin en önemli sacayaklarından olan psikolojik danışma hizmetlerinin sunulması gibi bir zorunluluk da ortaya çıkmıştır (1).

Çok önemli bir yeri olan psikolojik danışma kavramının okullarda daha önem verilen bir durum haline gelmesi öğrenciler ve geleceğimiz açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır ancak psikolojik danışma hizmetlerinin okullarda daha iyi yapılmasına engel birçok neden vardır.

Bunlardan bazıları şunlardır:

Okul Psikolojik Danışmanları, gerek evrak işleri gerekse kendi işleri dışında verilen her türlü işi yapmak zorundaymış gibi görülmektedirler. Kimse tam anlamıyla görevlendirmenin, sorumluluğun ve iş bölümünün hakkını verememektedir.

Özellikle okullarda görevli idarecilerin iş bölümü konusunda gereken sorumluluğu almaları ve bununla birlikte Okul Psikolojik Danışmanlarına da zorluk çıkarmamaları gerekmektedir. Sadece kendi işi ile ilgilenen danışmanlar mutlaka, ek iş verilen danışmanlara oranla daha verimli bir zaman kullanımı ve performansı yansıtacaklardır.

Birçok danışman oda sıkıntısı yaşamaktadır ve bu nedenle de kendi işlerine konsantre olamamaktadırlar. Çok dikkatli bir şekilde yapılması gereken psikolojik danışmanın, önemsendiğinin hem danışan hem de danışman tarafından anlaşılabilmesi de bir diğer önemli hususa işaret etmektedir. Günümüz okullarındaki sisteme bakıldığında ise ne yazık ki buna pek de fırsat verilmediği görülmektedir. Hatta şu örnek gerçekten çok çarpıcıdır: Yeni atanan bir psikolojik danışman, okula gittiğinde odasını sormak için kapıda duran görevliye yaklaşır. Odasının nerede olduğu hakkında bilgi almak ister ve aldığı cevap karşısında şoke olur. Görevli, ona odası olarak okulun bahçesindeki danışma kulübesini göstermiştir. Şaşkınlığını gizleyemeyip odamı gösterir misiniz diye birkaç defa tekrar etse de karşı tarafın ciddi olduğunu anlar. Olay idareye gittiğinde anlaşılır ki bu kişi okul psikolojik danışmanıdır. Kendisine en sonunda asıl odası gösterilir. İşte mesleğimize verilen değer burada açıkça ortaya çıkmaktadır.

Tüm bu zorluklara rağmen okullarda canla başla mücadele etmek de gerçekten her babayiğidin harcı değildir. Boyun eğmeden, bilgi sahibi olarak sadece mesleğimizin gereklerine vakit ayırmak bizi üst seviyelere taşıyacaktır.

Daha önce de vurgulandığı gibi psikolojik danışmanlar meslekleri gereği çeşitli problemlerle karşı karşıya gelmekte ve okullarda önleyici, geliştirici ve koruyucu amaçlı bir program uygulamak yerine sürekli problem odaklı çalışmaları onların işlerini etkili yapmalarına engel olmakta, yoğun ve yorucu çalışmalarına sebep olmaktadır. Diğer taraftan okullarda son zamanlarda yaşanan sorunların çeşitliliği ve sürekli artış göstermesi, bir psikolojik danışmana düşen öğrenci sayısının fazla olması, yönetici ve öğretmenlerin olumsuz tutum ve bakış açıları gibi sorunlar, psikolojik danışmanda tükenmişlik, çaresizlik, depresyon, işten soğuma, iş doyumsuzluğu, kronik baş ve bel  ağrısı gibi belirtilere yol açmaktadır (2).

KAYNAKÇA

1) GÜNDÜZ, B., & ÇELİKKALELİ, Ö. (2009). Okul Psikolojik Danışmanlarında mesleki yetkinlik inancı. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 5(1).

2) Çoban, A. E. (2005). Psikolojik danışmanlar için meslektaş dayanışması. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 1(1), 167-174.

Ahmet Burak ÇÜRÜK