PDR PSİKOLOJİK İYİLİĞİ, FTR FİZİKSEL İYİLİĞİ SAĞLIYOR
FTR uzmanı olarak görev yaparken, PDR bölümü okumaya yönelen ve şuanda PDR 3. sınıf öğrencisi olan Oğuzhan EREN'le keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. (Röportaj: Sultan DENİZ)
"FTR’de fiziksel olarak kişinin iyilik halinde bulunması amaçlanıyorken, PDR’de de aynı amaç ruhsal ve psikolojik yönden sağlanmaya çalışılıyor. İkisi aslında insanın iki temel parçasını bir bütün olan ele alıyor. Bu yüzden bazı durumlarda bu iki bölümü sentez yapmak gerekiyor."
1) Merhabalar, öncelikle hem bizlere hem pdr öğrencilerine kendinizi biraz tanıtabilir misiniz (yaş, cinsiyet, çalıştığı kurum, FTR, yüksek lisans durumu, üniversite vb)
Merhabalar, adım Oğuzhan Eren 25 yaşındayım, Giresun Fizik Tedavi Hastanesinde Fizyoterapist olarak görev yapıyorum ve aynı zamanda Giresun Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümü 3. sınıf öğrencisiyim. Aslen Orduluyum, Ordu’nun küçük ve şirin bir ilçesi Aybastı’da doğup büyüdüm. Sonrasında lise eğitimim için memleketimden ayrıldım ve 2011 yılında Samsun Fen Lisesi’nden mezun oldum. Üniversite hayatıma ilk olarak Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon bölümünde başladım ve ordan Pamukkale Üniversitesi’ne yatay geçiş yaptım. Üniversitenin son senesinde de erasmus kapsamında Polonya, Varşova Joseph Pilsudski Üniversitesi’nde öğrenim gördüm, erasmusa gitmek hayatımdaki en iyi deneyimlerden biriydi diyebilirim. Orda çok güzel arkadaşlıklar kurdum, birçok şehir gezme fırsatım oldu, güzel ve uzun süreli bir yurtdışı tecrübesi oldu benim için. Üniversite mezuniyeti sonrasında da bir süre KPSS süreciyle birlikte Giresun Fizik Tedavi Hastanesine atandım ve aynı yıl içinde Giresun Üniversitesi PDR bölümüne başladım. Bunların yanında Karadeniz Teknik Üniversitesi Anatomi Anabilim Dalı’nda yüksek lisans öğrencisiyim. İş ve üniversite dışında kalan zamanlarda da spor yapıyorum, latin danslarıyla ilgileniyorum ve bol bol seyahat etmeye çalışıyorum, Türkiye’nin ve Avrupa’nın birçok şehrini gezme fırsatım oldu. Biraz yoğun ve koşuşturmalı bir hayatım olsa da bu yoğunluğu seviyorum ve zamanımı dolu dolu geçirmeye çalışıyorum. Kısaca bu şekilde özetleyebilirim kendimi.
2) PDR ile tanışma hikayeniz nasıl başladı?
PDR ile tanışma hikayem Giresun’a atandığım zamanla başladı, aslında PDR liseden beri hep ilgimi çeken bir bölüm olmuştu, hatta eşit ağırlık mezunu olsaydım gideceğim bölüm PDR olurdu diye birçok kez yakınlarımdaki kişilerle paylaşmışımdır ama sayısal mezunu olduğum için çevremin yönlendirmeleri daha çok sağlık, mühendislik gibi alanlaraydı ve ben de o zamanki dönemin şartlarına bağlı olarak FTR yönünde bir tercih kullandım. Mezuniyet sonrasında çalıştığım hastaneye henüz yeni atanmıştım bir süre alışma evresinden sonra işten sonraki zamanlarda çok boş vaktimin olduğu düşüncesine girmeye başladım ve bu da beni gittikçe yeni neler yapabilirim kendimi nasıl daha geliştirebilirim düşüncesine itmeye başladı. Bir süre araştırdıktan sonra yaşadığım şehirde ikinci öğretim PDR bölümünün olduğunu öğrendim ve bu bilgi beni çok mutlu etti. Hem kendime bir şeyler katabileceğim o aradığım şeyi bulmuştum hem de uzun süredir ilgili olduğum bu bölüme başlamak için iyi bir fırsat yakalamıştım. İkinci öğretim olması da benim için çok büyük bir avantajdı, çünkü işten sonraki zamanlarda okuluma daha rahat zaman ayırabileceğim anlamına geliyordu. Bu düşüncelerden sonra o yıl YGS-LYS sınavına girdim ve Giresun Üniversitesi PDR bölümünü kazandım. İlk başlarda acaba düzenli devam edebilir miyim, iş ve okulu aynı anda götürebilir miyim, benim için çok yorucu olur mu gibi düşünceler varken şu anda halihazırda 3. sınıf öğrencisi oldum. Evet bazen çok yorucu olduğu zamanlar oldu, hem işe hem okuldaki ödevlere, sunumlara yetişmekte zorlandığım zamanlar oldu ama severek ve isteyerek okuduğum için bir şekilde üstesinden gelmeyi başardım ve halen de gelmeye çalışıyorum.
3) FTR ve PDR bölümlerini karşılaştırırsanız, benzerlik veya farklılıkları nelerdir?
Öncelikle farklılık olarak söyleyeyim ikisi farklı disiplinler evet, FTR biraz daha somut kavramlar üzerinde duruyorken (kas, kemik, tendon gibi..), PDR biraz daha soyut kavramlar üzerinde duruyor (kişilik, karakter, psikolojik durumlar gibi..). Ama bunların ötesinde bence birçok benzer yönleri var. Öncelikle ikisi de insanı temel alan alanlar, insan sağlığının korunması ve geliştirilmesini amaç edinen yaklaşımları barındırıyorlar. FTR’de fiziksel olarak kişinin iyilik halinde bulunması amaç ediniliyorken, PDR’de de aynı amaç ruhsal, psikolojik yönden sağlanmaya çalışılıyor. İkisi aslında bir bütün olan insanın iki temel parçasını ele alıyor. Bu yüzden bazı durumlarda bu iki bölümü sentez yapmak gerektiği zamanlar bile oluyor ve bunu kendi açımdan bir avantaj olarak görüyorum. Örneğin işim gereği bir hasta fiziksel problemi için geldiğinde, çoğunlukla psikolojisi de bir miktar etkilenmiş oluyor. Bu miktar hastanın içinde bulunduğu duruma, hastalığının boyutuna göre çok ya da az olarak değişiyor. PDR’nin bu noktada kişiyle iletişimimde, ona yaklaşımımda, sağlıklı bir empati kurmam konusunda bana gerçekten çok şey kattığını söyleyebilirim.
4) PDR bölümü ve dersleri beklentinizi karşıladı mı?
Evet bölümden gayet memnunum, zaten ilgim olan bir bölüm olduğunu söylemiştim ve okudukça bu ilgi hiç azalmadı hatta artarak devam etti. İnsan psikolojisini anlamak, onunla ilgili bilgi sahibi olmak her zaman merak uyandırıcı olmuştur. Ders olarak eğitim bilimlerinden alan derslerine birçok farklı ders ve içerik görmekteyiz. Bu da birçok farklı konuyla ilgili fikir sahibi olmak anlamına geliyor. Felsefe, Sosyoloji, Gelişim Psikolojisi, Öğrenme Psikolojisi, Kişilik Kuramları gibi farklı konu ve derslerden bilgi sahibi olmak genel kültür, kişisel gelişim açısından pozitif yönde etkiliyor. Bunun yanında gördüğümüz derslerin gerçek hayatta bir karşılığının olması, yaşamın her alanında kullanabileceğimiz bilgiler olması ekstra bir artı olarak öne çıkıyor.
5) PDR’den mezun olduğunuzda neler yapmayı planlıyorsunuz, hangi bölümden devam edeceksiniz, ikisini birlikte mi iletmeyi düşünüyorsunuz?
Onunla ilgili kararım hâla net değil, şu an kesin bir planım yok PDR’yi sevdiğim, ilgi duyduğum için okuyorum ama ileride PDR’ye geçiş gibi ya da ikisini de beraber devam ettirebileceğim bir alan olursa o yönde bir tercih kullanabilirim. Ama bu ne zaman olur, nasıl olur o yönden net bir düşüncem yok. Biraz akışına bıraktım diyebilirim, bekleyip göreceğiz.
6) Nasıl bir PDR öğrencisiniz, çalışırken okumak zor oluyor mu, avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Elimden geldiğince sorumluluklarını yerine getiren bir PDR öğrencisi olduğumu düşünüyorum, derslere devam konusunda hassas davranıyorum, verilen ödevleri sunumları zamanında yapmaya gayret gösteriyorum ve aynı zamanda sınavlara da yeteri kadar çalışıyorum. Bu durum notlarıma da olumlu şekilde yansıyor.
Bunun yanında evet hem çalışıp hem okumak bazen zor olabiliyor, bazen çok geç saatte dersten dersten çıkıp ertesi gün erkenden işe gitmem gerekiyor. Hafta içi her gün çalıştığım için okula da hemen hemen hafta içi her gün gitmem gerektiğinden dolayı işi de okulu da belirli bir tempoda götürmem gerekiyor. Bu da yoğun geçen günler anlamına geliyor. Bu yoğunluk ödev, sunum gibi şeyler olduğunda ve sınav dönemleri bir miktar daha fazla artıyor. Özellikle sınav haftaları hem sınava çalışıp, hem işe gidip, hem de sonrasında sınava girdiğim, çok az uykuyla bu şekilde peşpeşe günler geçirdiğim oluyor ama bu durumu ben seçtiğim için bir şekilde başa çıkıyorum.
7) Kpss Türkiye 49.cusu olarak sınava hazırlanan arkadaşlara neler tavsiye edersiniz? (Aynı zamanda 2016 KPSS sınavında Türkiye 49.su olduğunuzu biliyoruz, sınava hazırlanırken nasıl bir süreç geçirdiniz ve hazırlanan arkadaşlara tavsiyeleriniz neler olurdu?)
Aslında KPSS’ye hazırlanma sürecim biraz sürpriz bir şekilde başladı, 2016 Şubat ayı henüz Erasmustan yeni dönmüştüm ve üniversitemde mezuniyet işlemlerini hallediyordum. Sonrasında ne yapacağım ile ilgili çok bir planım yoktu, diplomayı aldıktan sonra özel sektörde iş aramayı düşünüyordum. Tam o zamanlar benim gibi fizyoterapist olan yakın bir arkadaşım memleketime yakın bir yerde özel sektörde bir iş ilanı gördüğünü, benim için uygun olabileceğini haber vermek için aradı ve her şey ondan sonra başladı. Arkadaşımla ilanın detayları hakkında konuşuyorken bir anda arkadaşım bana mayıs ayında KPSS sınavının olduğunu ona hazırlanmamım benim açımdan daha ideal bir tercih olacağını belirtti. Bu fikir mantıklı geldi ve özel sektörde iş aramak yerine KPSS’ye hazırlanmaya karar verdim. İlk iş olarak Ordu’da bir dershaneye kayıt olmakla başladım. Sınava hazırlanmaya başladığımda önümde çok uzun bir vakit yoktu, üç aydan daha kısa bir süre kalmıştı hatta. Ama ben bu üç ayı nasıl en verimli geçirebilirim diye plan yaptım, kendime bir hedef koydum. 90 puan almak gibi bir hedefim vardı, ama henüz hiçbir şeye hiçbir konuya hakim değildim. Hatta ilk denememde 70’li bir puan aldığımı hatırlıyorum o da liseden kalan Türkçe, Matematik bilgimin etkisiyleydi. Sonrasında yavaş yavaş konuları tamamlamaya başladım ve gün geçtikçe her denemede her sınavda üzerine biraz koymaya başladım. Herkes en iyi nasıl ders çalıştığını nerde çalıştığını bilip ona göre plan uygulamalı bence. Mesela ben ev ortamında hiç ders çalışamadığımı biliyordum. Bunun için ders çalışabileceğim uygun bir ortam aradım, Ordu’lu olanlar bilir sahil kenarında çok güzel bir kütüphane vardır ve orası ders çalışmak için çok uygun bir yerdi benim için. Ders çalışmaktan sıkıldığım zamanlarda da hemen karşısındaki sahile geçip dinleniyordum. Bu şekilde denemelerde başta 70’li puanlardayken bir ay sonra 80 puana ulaşmayı başardım. Burda benim için en kilit nokta, denemelerde yaptığım soruların değil de yapamadığım soruların üzerine gitmek oldu. Her denemeden sonra yapamadığım sorulara baktım, hangi konularda eksiğimin olduğunu belirledim ve bunları tamamladım. Bu şekilde sınava bir iki hafta kala istediğim 90 puana ulaşmayı başarmıştım. Burda benim ana hedefim atanmaktı belki ama ben ikinci bir hedefim daha vardı, aynı zamanda istediğim bir şehre atanacak kadar puan yapabilmekti. Bu yüzden 90 puanı hedef seçmiştim. Sonrasında da sınavım hedeflediğimden daha iyi geçmişti ve sürpriz bir şekilde Türkiye 49.su olmuştum. Benim için gerçekten çok özel ve güzel bir tecrübeydi. Sonuç olarak sınava girecek arkadaşlara verebileceğim en iyi tavsiye, öncelikli olarak nasıl daha iyi ders çalıştığınızı, nerde çalıştığınızı bilin bulmaya çalışın ve bu şekilde ilerleyin. Sonrasında bir düzen oluşturun ve buna sadık kalmaya çalışın. Hiçbir zaman geç değil. Ben başladığımda 3 aydan daha az bi zaman vardı ama belirli bir düzene göre ilerlediğim için hem konuları yetiştirdim hem puanımı yükselttim. Bütün bunlardan en önemlisi net bir hedefiniz olsun, hayaliniz olsun. Bu gerçekten çok önemli. Ben başta 90 almayı kafaya koymuştum ve aşama aşama bu puana yükseltene kadar çalıştım. Tabii sınavda bu puanı da aştım ama altına düşmediğiniz sürece sorun yok :)
Bu şekilde bir süreç geçirdim ve sınava hazırlanan arkadaşlara vereceğim tavsiyeler bunlar olurdu. Hayallerinize giden yolda başarılar diliyorum.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim sevgiler selamlar,
Oğuzhan EREN
Giresun Fizik Tedavi ve Rehabillitasyon Hastanesi &
Giresun PDR 3. Sınıf Öğrencisi
Röportaj: Psikolojik Danışman Sultan DENİZ
Bu haber toplam 7337 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.