PDR ve Psikoloji Bölümleri Niçin İşbirliği Yapmalı?

PDR ve Psikoloji Bölümleri Niçin İşbirliği Yapmalı?

PDR ve Psikoloji Bölümleri

Niçin İşbirliği Yapmalı?

Psikoloji alanının asıl sahipleri, yani Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik ile Psikoloji bölümü mensupları olarak; saha dışından gelen ve mesleğimize salça olan kişilere fırsat vermemek için el ele tutuşmamız, işbirliği içinde hareket etmemiz gerekiyor.

Psikoloji bilimi ve yan dalları; Amerika, Avrupa ve Doğu ülkelerindeki gelişimine paralel olarak ülkemizde de her geçen gün daha çok tanınmakta... İnsanlar artık benliklerini, kendilerini, ruhlarını, düşüncelerini, davranışlarını anlamaya ve anlamlandırmaya önem veriyorlar.

Kamusal bilinç düzeyinin yükselmesiyle birlikte, kişiler ruhsal sıkıntılar yaşamadan önce, “önleyici müdahale” formatında psikolojik danışmanlık yardımı alıyor. Bu duruma “Ben deli miyim, niye psikolojik danışmana/psikoloğa gidecekmişim?!” şeklinde tepki gösterme durumu, özellikle şehirlerde yok denecek kadar azaldı.

Kişiler; mesleki tercihlerini yapmak, yaşamını kalitelendirmek, huzurlu bir ömür geçirmek, yüksek düzeyde stres yaşamamak, gerilimli olmamak, çatışmalarla baş etmek, sosyal ve kişisel kaygılardan kurtulmak amacıyla birçok kaynağa başvuruyor. Bu bağlamda, merkezine “insan”ı alan, yani Psikolojiyle organik bağı olan kitaplar, dergiler, internet platformları, psikolojik danışmanlık ve eğitim merkezleri, şimdilerde daha fazla rağbet görüyor. Toplumun, ruhsal ve psikolojik her türlü kavrama/kuruma olan bu ilgisi de çok hızlı bir ivmeyle artıyor.

Biz Psikoloji sahası mensuplarının; bu konuyla ilgili gelişmeleri izlemesi, süreci yakından takip etmesi ve el ele vererek mesleklerine sahip çıkması gerekiyor.  Çünkü biz uzmanlar veya uzman adayları olarak; Psikolojik yardımın, Psikoloji eğitimlerinin, terapinin, danışmanlığın kalitelendirilmesi, metalaşmaması, salt ticari bir amaca hizmet etmemesi gerektiği noktasında duyarlıyız. Ancak Psikoloji alanında, sosyal statü açısından ve ekonomik olarak büyük bir pasta olduğunu gören başka mesleklerdeki uyanık, fırsatçı tipler hiç de bizim gibi değiller, bu “fırsatı” değerlendirmeye çalışıyorlar.

İşten çıkan hukukçular, boşta gezen işletmeciler, psikolojiyle ilgisi olmayan branş öğretmenleri ve bilumum meslek erbapları; çıkmışlar piyasaya çatır çatır psikoloji eğitimleri veriyorlar. Merkezler açıyorlar, dergiler çıkarıyorlar, kitaplar basıyorlar, insan ruhuna dair kuramsal temeli olmayan, eğitsel bir arka plana dayanmayan ve uzmanlık birikiminden yoksun olan boylarını aşan cümleler kuruyorlar. İnsanlara bırakın yarar sağlamayı, zararlı bile olabilecek psikolojik organizasyonlar yapıyorlar. Biz bunları söylediğimiz zaman aklınıza gelen, psikolojiyle ilgili eğitimler veren/hizmetler sunan Falanca Akademi’nin veya Filanca Dergi’nin web sayfasına bakın, muhtemelen bu kurumların yöneticilerinin psikolojiyle mesleki olarak ilgili olmadığını ve alan dışından kişiler olduğunu göreceksiniz.

Bizler öncelikle; insanları dinlemeyi, anlamayı, onlara yardımcı olmayı, problemlerini çözmeyi, kendimizi keşfetmeyi, sağlıklı ilişkiler ve iletişimler kurmayı sevdiğimiz için bu mesleği seçtik. Ticarethane mantığıyla bakmıyoruz danışmanlık merkezine, veya işletmeci edasıyla yaklaşmıyoruz danışanımıza... Mesleğimizi icra ediyor; eğitsel, operasyonel, teorik veya pratik çalışmalar ortaya koyuyoruz. Diğer yandan da kendi içimizde derin muhasebeler yapıyor, örneğin psikolojik hizmetlerin nasıl daha nitelikli olacağını ve yaygınlaşacağını tartışıyoruz.

Alan dışından alanımıza sarkan kişilerin ise, böyle bir ilkeye önem vermediklerini ne yazık ki yıllardan beridir tecrübe ediyoruz. Bu bireyler, Amerikan Pazarlamacılığı Felsefesi’ni katkı maddesi olarak kullanarak, tencere takımı satıcısına benzer ikna yöntemleri uyguluyorlar psikolojiye dair meselelerde...

Esasında profesyonel psikolojiye ait olan ve psikoloji uzmanlarının üzerinde çalışması gereken “kişisel gelişim, pozitif psikoloji, kendini gerçekleştirme, duygusal zekâ” gibi çok süper kavramları, kendi sosyo-ekonomik heybelerini doldurmak için ruha zarar veren bir formata dönüştürerek, zihinsel koloniler oluşturuyorlar. “Zengin mi olmak istiyorsun, isteğini bir kâğıda elli kere yaz, duvara as, her gün oku, çok yakında kesin zengin olacaksın!” şeklinde gerçek dışı vaatlerde bulunmaktan çekinmiyorlar yazdıkları eserlerde… Biz psikoloji uzmanları “Her birey değerlidir, herkes kendi yeteneklerine ve ilgilerine yönelmelidir” derken; alan dışından olmasına rağmen psikoloji adına söz söylediğini iddia eden kişiler, “Falanca kişi yaptıysa sen de yaparsın, yürü be koçum kim tutar seni, ne yap yap ama mutlaka zengin ol, ya tozu dumana katarsın ya tozu dumanı yutarsın” cümleleriyle ifade ediyorlar zehirli önerilerini…

“Mutluluğun 3 formülünü veriyoruz, işte size başarılı olmak için 5 madde, bu yazıyı okuyun depresyondan kurtulun” biçiminde abartılı vurgularla süslenmiş, mutluluğun formülize edilebileceğini varsayan ve insanları ilerleyen süreçte hayal kırıklığına uğratacak ifadeler kullanıyorlar.

Psikolojik danışmanlık hizmetinin ve terapötik iletişimin temel unsurlarını yani “bilişsel gelişim, duygusal farkındalık, düşünsel ilerleyiş”  gibi kavramları hiçe sayan; psikolojik iyi olmanın belli bir sürece ve çabaya bağlı olmaksızın da gerçekleşebileceğini iddia eden söylemler ortaya atıyorlar.

Bireylerin ideal benlikleri ile gerçek benlikleri arasındaki mesafenin açılmasına neden olarak; patolojik biçimde hep daha fazlasını isteyen, elindekiyle mutlu olmasını bilemeyen, hiçbir zaman gözü doymayan, yardımlaşmak yerine birbiriyle ölümüne yarışan, savaşan, narsist, egoist, hedonist bireyleri doğuruyorlar; dolaylı olarak…  Ve tüm bunların sonunda “daha mutlu olmak amacıyla yola çıkmasına rağmen, huzursuzluk noktasına varan” bir nesil yetişiyor.

İşin en garip yanı da gerçek psikolojiyi temsil etmeyen ve insanları yanlış yönlendiren kimi yazarların kitapları gerekçe gösterilerek; bir başka ekol tarafından psikoloji bilimi temelsizce eleştiriliyor, tümden reddediliyor. “Ne gerek var psikolojiye, kendi ayakları üzerinde durabilen ve bir inanç sistemine bağlı olan insanın psikolojisi bozulmaz!” şeklinde irrasyonel tespitler yapılıyor. Her iki akımı temsil eden eserleri incelediğimizde, oluşturdukları tahribatı daha yakından görebiliyoruz. “İçindeki devi uyandır!” isimli kitap, insanı gerçeklerden kopartacak kadar gazlıyor, pohpohluyor; böylece sürekli şişen insanın bir gün gümlemesi kaçınılmaz oluyor. “İçinizdeki öküze oha deyin!” isimli eser ise insanın biyolojik yönünü  aşırı yeriyor, ruhunu yaralıyor, kalbini eziyor, psikolojik gereksinimlerini gözardı ediyor. Okuyucularına, yoğun olarak öz-saldırı duygusu şırınga ediyor. Kendimizle barışık olmamızı engelleyecek, aynı zamanda satış trajı yakalamak ve reaksiyon alabilmek için uç söylemlere de başvurulmuş kitabın içeriğinde…

Herkes bilmelidir ki: İnsanın içinde dev de yok, öküz de... Kalp var kalp! Ruh var, can var, sevgi var, duygu var, düşünce var…

Oysa herkes bilmelidir ki: İnsanın içinde dev de yok, öküz de… Kalp var kalp! Ruh var, can var, sevgi var, duygu var, düşünce var…

Psikoloji alanının asıl sahipleri, yani Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik ile Psikoloji bölümü mensupları olarak; saha dışından gelen ve mesleğimize salça olan kişilere fırsat vermemek için el ele tutuşmamız, işbirliği içinde hareket etmemiz gerekiyor.* “Birlikte dergi çıkarmak, kongre-konferans düzenlemek, mesleki paylaşımlar yapmak” şeklindeki çalışmalarla; iki bölüm öğrencileri arasında daha fazla yakınlık oluşturulabilir. Çok geniş bir alan olan Psikoloji biliminin alt dallarını daha net olarak belirlememiz, işbölümü yapmamız noktasında bize kolaylık sağlayacaktır. Biz dayanışma halinde olursak, 15 günlük eğitim sonunda aldıkları sertifikalarla, ortalıkla psikoloji uzmanıymış gibi takılan kişilerin nesli yavaş yavaş kurur. Böylece, alanla hiç alâkası olmayan kişiler psikoloji bilimi adına ileri geri konuşma fırsatı bulamaz.

*(Tıp doktoru kapsamına girdiği için Psikiyatrlığı ayrı bir kategoride değerlendiriyoruz.)

Dergi pe.Dr. Dosya Konusu'ndan alıntıdır.

Daha fazlası ve klas, samimi, bilimsel, popüler, ilgi çekici metinler için pe.Dr.'yi temin edebilirsiniz.

dergipdr@gmail.com

www.facebook.com/dergipdr

Bu haber toplam 3587 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum