PSİKOSOSYAL BİR HASTALIK: BAĞIMLILIK

Bağımlılık, bireyi esir alan bir kısırdöngüdür.

 

KISIR DÖNGÜDEKİ PSİKOSOSYAL HASTALIK: 

MADDE BAĞIMLILIĞI

 

Bağımlılık, biyopsikososyal bir hastalıktır.

Bağımlılık davranıştır. Ruh hastalığı ya da kişilik bozukluğu olarak yıllarca nitelendirilen bağımlılık, yapılan araştırmalarla birlikte bir tür hastalık olduğu söylenebilir. Bağımlılık, kişinin kullandığı maddeye karşı duyduğu karşıkonulmaz isteğidir. Bağımlılık yapan maddenin sağlıklı olmadığını sağlığına zarar verdiğini madde bağımlısı da bilir ve bırakmak ister. Bırakma girişimlerinden başarısız olarak çıkar çoğu zaman (Ögel, 1997).

Birey, kullanmaya başladığı maddeye bağımlı olmak istediği için başlamaz ancak...

Bağımlılık bir anda oluşan bir hastalık değildir, süreçleri vardır. Birey bağımlı olmak için kullandığı maddeye başlamaz. Bağımlılık süreci yavaş yavaş gelişen bir süreçtir. Birey bu sürecin bir bağımlılık olduğu farkındalığına ulaştığında bağımlı olmuştur. Bağımlılık sürecinin içinde yer almıştır. Madde kullanımıyla beraber bir kısır döngüden söz edilebilir. Merak ve korku duyguları olan birey kullanınca ne olacağına dair düşünür. Birey için korku merakın bir adım arkasındaysa, merak duygusu denemeye iter. “Bak bir defa denedim, ne oldu sanki? Bir daha içmem olur biter.” der. Bağımlılığın ilk adımında olan birey deneyip ölmediğini görünce tekrar dener ve bu kısır döngüye girer. İçer ve bir daha asla der yine aynı nokta da aynı bağımlılık yapıcı maddeyle karşı karşıya gelir ve kullanır. İşte bu nedenledir ki bağımlılık için aşamalı gelişen bir süreçten söz ederek, yavaş yavaş oluşan hastalık olarak adlandırılır.

Maddeyi deneyen birey sıkıntı ya da stres gibi olumsuz olaylardan sonra kullandıysa, bir sonraki seferde yaşadığı olumsuzlukları çözmek yerine madde kullanımıyla sorunlarını çözebileceğini düşünecektir (Ögel, 2014). Bu öğrenilen davranış, kişide sorun oluştuğunda maddeyi almam lazım gibi koşullamayla gerçekleşecektir. Çünkü artık madde kullanıcısı için kullandığı madde sorun çözmeyle bilişsel anlamda eşleşmiştir.

Aileler çocuk için risk faktörü de olabilir, bir değer de olabilir!

Aileler çocuklar için risk faktörü de olabilir, bir değer de olabilir. Ailedeki risk faktörleri bağımlılık oluşumuna etki eden unsurların başında geliyor. Anne babanın oteriter ya da ilgisiz tutumu, tutarsız ödül ve ceza sistemleri, çocuklarından mükemmeliyetçi beklentileri ya da anne babanın boşanmış olması risk faktörleridir. Çocuğun bağımlılık oluşumu olasılığını besleyen bu etmenler ebeveynler tarafından çocuk yetiştirmede göz ardı edilmemelidir (Babuna ve Bayhan, 2009). Bir aile düşünelim. Anne baba işe gidip geliyor, akşamları çocukları odasında ve o kapı gece boyunca açılıp çocuk ziyaret edilmiyor. Çocuğun en ufak yanlış davranışında davranışla ilgili olmayan cezalar veriliyor. Örneğin vazoyu kırdın, bu hafta arkadaşlarınla dışarı çıkamazsın. Bu aile de yaşayan çocuğun risk faktörleri fazla olduğundan bağımlılık döngüne girmesindeki olasılıktan söz edilebilir.

Erdem, Eke, Ögel ve Taner (2004) lise öğrencilerinde arkadaş özellikleri ve madde kullanımı üzerine yapmış oldukları çalışmada, öğrencilerden hayatının bir döneminde ya da deneme adına tütün kullananların oranı %35 e, alkol kullananların oranı %50’ye ve diğer maddeleri kullananların oranı ise %15’e yakın bulunmuştur. Ayrıca arkadaş seçiminin önemi üzerine, madde kullanan arkadaşı olan öğrencilerin, madde kullanımına başlamaları 6 kat daha fazla riskli olduğu saptanmıştır.

Anne babaların çocuklarını bağımlılıktan uzak tutması için sevgi şart!

Anne babalar çocuk eğitiminde ve çocuğuyla olan iletişiminde sevgi temelleri olan bir ilişki geliştirerek çocuğu destekleyen, sorunlarını dinleyerek ve onunla birlikte çözüm yolları arayan olurlarsa çocuklarının hayatına daha yakın pencereden bakacaklardır. Sevginin hissettirilmesi ebeveyn-çocuk ilişkilerini besleyen ve güven veren bir ilişki oluşturduğundan çocukların kişilik yapılarında sağlam temeller oluşturur. Bu ilişkide çocuk anne ve babaya sorunlarından kolayca bahsedebilir, anne baba için ise bu durum cevher niteliğindedir. Çünkü çocuğa en yakın pencereyi bulmuşlardır. Ve bu pencere onların çocuklarını korumalarında büyük vazifeyi üstlenir. Çocuğunu yakından tanıyan anne baba çocuğu için birtakım önlemler alabilir.

Kaynakça

1) Babuna, C., & Bayhan, N. (2009). Uyuşturucu Bağımlılık Afeti ve Sorunları. İstanbul: Karakutu.

2) Erdem, G., Eke, C. Y., Ögel, K., & Taner, S. (2006). Lise Öğrencilerinde Arkadaş Özellikleri ve Madde Kullanımı. Bağımlılık Dergisi , 111-116.

3) Ögel, K. (2014). Bağımlı Aileleri İçin Rehber Kitap. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

4) Ögel, K. (1997). Uyuşturucu Maddeler ve Bağımlılık. İstanbul: İletişim Yayınları.

5) Seyyar Kitap. (2006). Zararlı Alışkanlıklar. İstanbul: istanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları.

Büşra VATANSEVER

Düzce Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Rehberlik ve Psikolojik Danışma(İÖ)

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Bağımlılıklar Haberleri