VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ

Victor Frankl, varoluşçu psikoterapinin kurucusudur.

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ

     Varoluşçu psikoterapiye göre insan, kendi yaşamı içerisinde karar verme yetkinliğine sahip, özgür ve davranışlarının sorumluluğunu alabilen bir varlıktır. Varoluşçu terapistlere göre insanı anlamanın yolu, onun dünyayı ve çevresini nasıl algıladığını anlamaktan geçer. Yani insanı anlamak onun fenomenal alanına girmekle mümkündür.

     Varoluşçu psikoloji, bireylerin doğduklarında, geliştiklerinde ve var olduklarında karşılaştıkları dinamik ve sürekli değişen dönüşümlerle ilgilenir. Gerçek anlamda insan olmak için bireylerin; “Kim olacağım?, Ben kimim?, Nereden geliyorum?” gibi sorular sorarak dünyada var olmalarının farkına varmaları gerekir. İnsanlar kendi planlarından ve kaderlerinden sorumludurlar. Varoluşçuluk bireylerin kendi evrensel dünyalarıyla, diğer insanlarla ve kendi öz duygularıylanasıl ilişki kurduklarıyla ilgilenir(Sharf, 2014). Varoluşçu psikoterapinin öncü isimlerini şöyle sayabiliriz: Ludwig Binswanger, Medard Boss, Rollo May, Viktor Frankl.

     Varoluşçu psikoloji bireylerin bu dünyada üç tür varoluşsal alana sahip olduklarını belirtir: Biyolojik Dünya(Umwelt), İnsanlar Dünyası(mitwelt) ve Öz Dünya(eigenwelt). Bir de van Deurzen tarafından sunulan dördüncü bir varoluşsal alan mevcuttur. O da Überwelt, yani bireyin olmasını istediği dünyayı ifade eden İdeal Dünyadır.

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİNİN AMACI

     Varoluşçu psikoterapi bireye yapılan psikolojik yardım sürecini insanın varoluşunda, özünde yer alan dört büyük konuya (ölüm-özgürlük-yalıtılmışlık-anlamsızlık), odaklaşan dinamik bir süreç olarak görmektedir(Yalom, 1980). Varoluşçu psikoterapide bireyin seçimleri ve eylemlerinde özgür olduğu bu nedenle de seçimlerinin ve eylemlerinin sorumluluğunu alması gerektiği anlayışı vurgulanmaktadır. Bizler insan olarak koşulların kurbanı değiliz, çünkü her türlü koşulda biz olmayı ya da olmamayı seçtiğimiz şeyizdir.

     Psikanalizdeki bilinçdışı kavramını kabul etmeyen varoluşçular, bunu yerine “kendini aldatma” kavramını kullanmaktadırlar(Altıntaş ve Gültekin, 2014). Kendini aldatma bireyin gerçekleri yadsıması anlamına gelir. Varoluşçu psikoterapiye göre birey, kendini aldattığının farkındadır. Yani gerçekleri bilerek ve isteyerek görmez, yok sayar. Nitekim varoluşçu psikoterapininde öncelikli amacı, bireyin bilerek yadsıdığı gerçekleri görmesini sağlamaktır.

     Frankl’in bahsettiği gibi “Danışanlar varoluşlarına bir amaç bulmalı ve onun peşinden gitmelidirler. Terapist onlara muhtemel eyleme geçmeyi başarmalarında en üst düzeyde yardımcı olmalıdır.” Yani varoluşçu psikoterapide amaç, bireyin varoluşunu yaşamasına yardımcı olmaktır.

     Terapi psikolojik danışma ya da analiz, nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, varoluşçu terapistlerin işi, varoluşsal konulara odaklanmaktır. Onlarla başa çıkmak için kullanılan teknik ya da metotlar değil, ölüm, özgürlük, sorumluluk, soyutlanma ve anlamsızlıkmeseleleri önemlidir. Bunlar genellikle terapistin kişisel deneyimi ve profesyönel eğitimini kapsayan, psikolojik danışmanın ya da terapistin var olmasının yansımasıdır(Sharf, 2014).

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİDE KULLANILAN TEKNİKLER

     Varoluşçu psikoterapinin sistematize edilmiş belirli bir tekniği yoktur. Psikolojik danışmada, danışanlar mekanik bir eşya gibi algılanmamalıdır. Çünkü terapi sürecinde belirli teknikler bağlı olarak çalışmak danışanların kendilerini mekanik bir obje gibi hissetmelerine neden olabilir. Önemli olan terapist ya da psikolojik danışman tarafından, danışanın duygu ve düşüncelerinin takip edilmesi ve uygun tepkiler verilmesidir. Varoluşçu psikoterapi sürecinde belirli bir tekniğin kullanılmamasından dolayı May ve Binswanger bile danışma sürecinin başlarında psikaanalitik teknikleri kullanmışlardır.

     Özetle varoluşçu psikoterapi hakkında şunlar söylenilebilir: Varoluşçu psikoterapi özünde insan olmanın ne demek olduğunu anlamlandırmaya çalışan bir psikolojik yaklaşım ve süreçtir. Merkezine insanı alan ve bundan dolayı insan ilişkilerini kendisine ana konu olarak belirleyen bir alandır. Buna binaen de özgürlük ve sorumluluğa dikkat çeken varoluşçular, terapi sonunda özgürlüklerinin ve sorumluluklarının farkındalığını kazanan bireylerin kendi hayatlarını daha anlamlı tasarlayabileceklerini ifade etmektedirler.

 Kaynakça

* SHARF, S.R. 2014, Psikoterapi ve Psikolojik Danışma Kuramları, Nobel Yayınları, 5. Basımdan Çeviri, Ankara

* YALOM, I.(1980), Varoluşçu Psikoterapi, Çev: Zeliha İyidoğan, Kabalcı Yayınevi, istanbul

* ALTINTAŞ, E., GÜLTEKİN, M. 2014, Psikolojik Danışma Kuramları, Nobel Yayınları, 1. Basım, Ankara

EDA NUR ŞAHNE/AHİ EVRAN ÜNİVERSİTESİ PDR LİSANS PROGRAMI

Bu haber toplam 83483 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.