KÜBRA NUR YEKSEK

KÜBRA NUR YEKSEK

Azılı Düşmanımız: Saldırganlık

SALDIRGANLIK NEDİR?

Sosyal psikologlar için saldırganlık, fiziksel  ya da psikolojik acı vermeyi amaçlayan davranışlardır. Bu davranış fiziksel ya da sözlü olabilir;amaca ulaşabilir ya da ulaşmayabilir. Yine saldırganlıktır. Yani birisi kafanıza şişe fırlatsa ve eğilerek kendinizi  sakınsanız bile bu yine de saldırganlıktır. Aynı şekilde karşıdan karşıya geçmeye çalışırken sarhoş bir şoför kasıtlı olarak size çarpsa, her ne kadar göreceğiniz zarar kafanıza geçebilecek şişenin verdiği zarardan çok daha büyük olsa da bu saldırgan bir davranış olmayacaktır.

Saldırganlık iki çeşittir: düşmanca saldırganlık ve araçsal saldırganlık

Düşmanca saldırganlık, öfke duygularından kaynaklanan ve acı vermeyi yada yaralamayı amaçlayan saldırgan davranıştır. Araçsal saldırganlıkta ise araç birisinin canını yakmak olsa da amaç  saldırganlık değildir. Örneğin; bir futbol maçında savunma oyuncusu rakibini sindirmek ve topu çalmak için elinden geleni yapar. Topu kapıp takım arkadaşlarına yarayacaksa bunun için, genellikle kasten,rakibinin canını da yakabilir. Bu araçsal saldırganlıktır. Buna karşılık rakibinin sportmenlik dışı hareketler yaptığını düşünüyorsa sinirlenip,oyuna bir katkısı olmayacağını bile bile özellikle rakibinin canını yakmak için bir  hamle yapabilir. Bu da düşmanca saldırganlıktır.

Saldırganlık öğrenilir mi yoksa doğuştan mıdır?

Bilim insanları filozoflar ve diğer ciddi düşünürler, yüzyıllardır insanlarda saldırganlık kapasitesi üzerine tartışıyorlar,kimileri saldırganlığın doğuştan gelen içgüdüsel özellik olduğunu düşünüyor. Kimileri ise saldırgan davranışların öğrenildiği konusunda ısrarlı. 17.yüzyıl filozoflarından Thomas Hobbes, insanların doğaları gereği çıkarlarını düşünen canlılar olduğunu ve başkalarına saldırgan davranmak anlamına gelse bile kendi iyilikleri için çalışacaklarını savunuyordu.

Bundan bir asır sonra Jean-Jacqies Rousseau bu görüşlerin tam karşıtını savunacaktı. Rouseau 1972 yılında insanların doğaları gereği merhametli,yalnız canlılar olduğunu yazacaktı. Öte yandan Rousseau’ya göre,hayvanların aksine insanlar içgüdüler tarafından yönetilmez, insan davranışları şekillendirilebilir,insanların içinde yaşadığı toplum değiştikçe insan davranışları da değişir.

SALDIRGANLIK VE KÜLTÜR

Çoğu sosyal psikolog saldırganlığın seçime bağlı olduğu görüşüne katılır. Dahası insanlar söz konusu olduğunda, sosyal etkileşimlerimizin karmaşıklığı ve önemi nedeniyle, sosyal durum diğer hayvan türlerine göre çok daha önem kazanmaktadır. Öyle görülüyor ki, biz insanlar belli kışkırtıcı uyarıcılara, saldırgana karşı koyma yolları bularak tepki verme eğilimleriyle doğarız. Yine de bu saldırgan davranışlar; sergileyip sergilemememiz bu doğuştan gelen eğilimler, çeşitli öğrenilmiş engelleyici tepkiler ve sosyal durumun doğası arasında gerçekleşen karmasık etkileşime bağlıdır. Çoğu sosyal psikoloğun insan hakkındaki doğuştan gelen örüntülerinin sonsuz bir değişebilirlik ve esneklik taşıdığı görüşünü destekleyen birçok veri bulunmaktadır. Gerçekten de kültürlerarası çalışmalarda farklı kültürlerin saldırganlık derecesi açısından büyük farklılıklar sergilediği görülmüştür. Avrupa tarihi toplu olarak ele alındığında birbirini izleyen savaşlarla doludur. Buna karşılık son  çalışmalar, iş birliğine dayalı ortaklaşacı kültürlerde saldırganlık düzeyinin Avrupa toplumlarından daha düşük olduğunu gösteriyor. Benzer şekilde Sikkim’deki Lepçalar, Orta Afrika’daki Pigmeler ve Yeni Gine’deki Arapşeler gibi bazı ‘ilkel’ kabileler huzurlu ve uyumlu bir hayat yaşarlar,bunlarda saldırgan davranışlara son derece az rastlanır.

SALDIRGANLIĞIN ZAMANLA DEĞİŞMESİ

Belirli bir kültürde değişen sosyal koşullar sıklıkla saldırgan davranışlarda da göze çarpan değişikliklere yol açar. Örneğin, Kuzey Amerika’da yaşayan Iroquois yerlileri avcılık yapan, diğer kabilelere karşı saldırgan davranışlar sergilemeyen, barışçıl bir toplumdu. Bununla  birlikte 17. Yüzyılda Avrupalıların kıtaya gelmesi Huron kabilesiyle artık imal edilen eşyalarla değiş tokuş edildiği için değeri hızla yükselen hayvan postu uğruna çekişmeye girmelerine yol açtı.Huronlarla aralarında yaşanan birkaç sürtüşmeden sonra Iroqouis kabilesinin üyeleri dehşetli savaşçılara dönüştü.

KAYNAKÇA

Akert,R.M.;Aronson,E.Wilson,T.D.(2010).Sosyal Psikoloji(O.Gündüz,Çev.)İstanbul:Kaknüs.

KÜBRANUR YEKSEK /İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ

 

Bu yazı toplam 7826 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.