PDR ALANININ BİR ÜYESİ OLMAK

PDR ALANININ BİR ÜYESİ OLMAK

Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak hocamızla röportaj...

Prof. Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK hocamız ile...

 

YAŞAMIN BANA SUNDUĞU EN BÜYÜK ARMAĞAN:

PDR ALANININ BİR ÜYESİ OLMAK

 

Prof. Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK, geçen yüzyılda bilinmeyen bir tarihte, anne ve babasının öğretmenlik yaptığı bir köy okulunun lojmanında doğmuştur.Doğduğu dağ köyünün adı “Saçmalıpınar” dır. Doğduğu yerin adına bakarak ‘saçma-sapan’ bir hayatı olacağını düşünse de kader onu yanıltmıştır!

Önce İlköğretmen okulunu bitirerek köylerde öğretmenlik yapan Yeşilyaprak, daha sonra Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi’nden mezun olmuştur. Ardından Hacettepe Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programında yüksek lisansını ve doktora programını tamamlamıştır. Doktora sonrası eğitim için de bir yıl süreyle Purdue University (Indiana,ABD)’de bulunmuştur.

Öğrencilikten sonra meslek yaşamına da Gazi Üniversitesinde devam eden Yeşilyaprak 2002 yılında Ankara Üniversitesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programına “profesör” kadrosu alarak transfer olmuştur.2010-2011 yıllarında 12 ay süreyle Penn-State Üniversitesinde davetli konuk öğretim üyesi olarak kariyer danışmanlığı alanında çalışmalar yapmıştır. Geçen yüzyıldan başlayarak bu yüzyılda devam eden  akademisyenlik yaşamında, Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında sayısız ulusal ve uluslararası bildirilere, makalelere, kitaplara, kongrelere ve seminerlere imza atmış Prof. Dr. Binnur YEŞİLYAPRAK halen Ankara Üniversitesi’nde görevini sürdürmektedir.

 

Hocam her zerresi dolu dolu geçen güzel bir hayat.. Ne çok cümle kurulursa kurulsun hep bir şeyler eksik kalacak. Peki sizin gözünüzden Binnur YEŞİLYAPRAK kimdir?

İnsanın kendini anlatması çok uygun gelmiyor bana ancak kendimizi tanımak gereğini de bu alanda öğretmeye çalışıyoruz. Her insan ile ilgili en az üç tanım yapılabilir: (1) Kendinin olduğunu zannettiği kişi, (2) Başkalarının onun olduğunu zannettiği kişi ve (3) Gerçekte olduğu kişi.. İşte bu üçü acaba ne kadar örtüşüyor? Yoksa üçü birbiriyle pek tanışmıyor mu?

Bu üçünü buluşturmak için ben, başkalarının benimle ilgili geribildirimlerini dikkate alırım. Acaba onlar üzerinde bıraktığım izlenim ile kendilik algım örtüşüyor mu? Sanırım çok bilimsel-analitik bir başlangıç oldu, neyse birkaç şey söyleyeyim kendim ile ilgili: Çalışma odaklı biriyim ancak çalışmaktan zevk alırım ve ne yaparsam yapayım işimi ciddiye alırım, duygu ve düşünce olarak bütünüyle odaklanmaya çalışırım. Öz disiplinliyim, sinir bozucu bir şekilde! Pozitif bir insanım, sosyal bir yapım var ancak yalnız olmaktan hoşlanırım…Kendimi geliştirmeyi severim ve bazen kendimi çok “cahil” bulurum!

Biz gelecek nesillere bu kadar değerli kitaplar bırakmışken birde otobiyografinizi kaleme almayı düşünüyor musunuz, eğerotobiyografinizi yazsanız adı ne olurdu?

Hayır, otobiyografimi yazmayı düşünmüyorum! Yok canım, kendimi öyle önemli bir kişi olarak görmüyorum (çok mütevaziyimdir!)…Ancak benim uygulattığım bir rehberlik etkinliği var Savickas’tan uyarladığım: “Bir kitap olarak HAYATIM” isimli. Onu uygularken bunu soruyoruz, hayatınızın bir kitap olacağını düşünseniz ona ne ad koyarsınız diye. Bu etkinliği ilk uygularken şöyle bir isim koymuştum , “Hayallerim ömrümden daha uzun”.. Belki de değil aslında çünkü düşündüğümde hayallerimi gerçekleştirdiğimi düşünüyorum ve biliyorsun artık sunularımı şöyle bitiriyorum: “Bu yaşamın bana sunduğu en büyük armağan PDR alanının bir üyesi olmak.”.ve ekliyorum “Üstü kalsın hayat! “.. 

Psikolojik danışma ve rehberlik bölümünü okumaya karar verme süreci nasıl gelişti, PDR alanında bir ekol oluşturacağınızı hayal eder miydiniz?

Öncelikle şunu söylemeliyim, PDR alanında bir ekol falan olduğumu düşünmüyorum. Bunu söylerken ne kast ediyorsun bilmiyorum. Ben kendimi PDR alanında öğrenen ve öğreten biri olarak bu alanı seven ve bu alana hizmet etmeyi bir misyon olarak benimseyen biri olarak görüyorum.

Bu alana yönelme öyküm ise şöyle, liseyi öğretmen lisesinde okuyup köylerde sınıf öğretmeni olarak 4 yıl çalıştım ve tekrar eğitime devam etmek istediğim için sınavlara girdim ve Gazi Üniversitesinde yüksek öğrenime devam ettim, lisede branş öğretmeni oldum ancak eğitim sırasında özellikle “Eğitim Psikolojisi” “Ruh sağlığı ve rehberlik” gibi derslerimin hocaları benim bu alanlarda potansiyelim olduğunu görüp benimle ilgilendiler ve beni bu alana yönelttiler. Özellikle, daha sonra ilişkimiz ömür boyu sürecek olan bir hocam (Meliha Kavak) o yıllarda Hacettepe Üniversitesinde bu alanda yüksek lisans yapmıştı ve benim üzerimde çok etkili oldu. Lise öğretmenliğim birkaç ay ile sınırlı kaldı, üniversiteme “asistan” olarak döndüm ve lisansüstü eğitime PDR alanında devam ettim.

Herkesin öğrenim hayatında başına gelen ilginç durumlar olmuştur. Sizin de bizimle paylaşmak istediğiniz bir anınız var mı?

Evet, öğrencilik yılları unutulmaz yaşantılarla doludur. Ben hala okul arkadaşlarımla ara sıra buluşurum ve o yaşantıları anarız. Arkadaşlarım hep benim ne kadar başarılı bir öğrenciliğim olduğunu ve sınavlarda onlara kopya verdiğimi anlatırlar.

Ancak ben siz gençlere esin vermesi için bir anımı paylaşayım. Yüksek öğrenimde ilk yılımda sanırım “Eğitime Giriş” dersinde hocamız kalın bir kırmızı kitap getirmişti ders kitabımız olarak “İnsan Yetiştirme Düzenimiz” isimli, yazarı: Yahya Kemal Kaya. Biz o kitabı kullanıyoruz derste, sonra bir gün ders hocamız o kitabın yazarıyla geldi sınıfa, bize tanıştırdı. Amerika’da doktorasını yapmıştı ve bu kitap da doktora tez çalışmasıydı. Bizimle bir-iki saat konuştu.Bu olay beni çok etkiledi; sanırım ilk kez bir kitabın yazarı ile tanışmıştım ve kendi kitabına ilişkin somut yaşantısını paylaşmıştı bizimle. O gün karar verdim, ben de üniversiteyi bitirip Amerikalara gidecektim ve kitaplar yazacaktım. O gün bunun olabileceğini hissettim çünkü kitap yazanlar da bizim gibi hayatlar yaşıyorlardı! “Ben neden olmayayım!” diye düşündüm..ve görüyorsun bu hayallerimi gerçekleştirdim.

Hayatınızdan konu açılmışken eğer hayatınız bir film olsaydı, müziklerinde hangi şarkılar yer alırdı?

Evet…müzikleri düşünmemiştim.. Arabesk istemem! Klasik müzikleri tercih ederim.

Sezen Aksu’dan bazı parçalar olabilir. Bunu düşünmem gerekir..Araştırıp tekrar dinleyip beni etkileyenleri seçerdim. Arabesk istemem dedim ama Tarkan “Hatasız kul olmaz”ı söylediği zaman defalarca dinleyip kendimden geçtiğimi hatırlıyorum..

İlk maaş hiç unutulmaz ve doya doya harcamak makbuldür derler. Sizin kazandığınız parayla aldığınız ilk şey neydi?

İlkokul öğretmeni olarak ilk maaşımı aldığımda annem “bu paranın bir kısmı ile sınıfına bir kitaplık kurup öğrencilerine kitap alacaksın” demişti. Öyle de yaptım ve ondan sonra hep maaşımın 1/10’nunu çalıştığım köy okuluna kitap parası olarak kullandım. Bu alışkanlığım hep sürdü, şimdide okullarına kitap isteyenleri desteklerim, öğrencilere burs veririm vb. Ailem bizleri “bu ülkeye borçluyuz” anlayışı ile yetiştirdi.

Pek çok seminer, söyleşi ve kongrede sizi izleme ve dinleme şansına eriştim. Her birinde de salonlar kalabalık olduğu halde enerjiniz ile herkesi büyülüyorsunuz. Bunun kaynağı nedir?

Ne mutlu bana bunu başarabiliyorsam.. Ben bunu Akış Kuramına göre açıklayabilirim. Kendimi o anın akışına bırakıyorum. İzleyicilerden enerji alıyorum, hele PDR öğrencileri ise birlikte olduğum izleyiciler, enerjim çok daha artıyor.Birlikte an’ı yaşamaya odaklanıyorum.Her sunuda izleyenlerin tepkilerini gözlüyorum, onlardan aldığım geri bildirimleri değerlendiriyorum, öğrenme sürecine devam ediyorum. Bir bakıma her buluşma yani bir yaşantı yeni bir keşif oluyor benim için de..ve bundan doyum elde ediyorum. İşin sırrı bu!İşini AŞK ile yapmak..Tüm varlığınla o anın içinde olmak..

Katıldığım bir kongrede ‘’Ben daha sizin çocuklarınızın psikolojik danışmanı olacağım.’’ demiştiniz. Kongre bittiğinde pek çok öğrenci arkadaşlarım gibi ben de bu sözünüzü yaşam felsefesi edinmiştim. Peki sizin yaşam felsefesi edindiğiniz herhangi bir söz var mı?

Evet, bu espriyi seviyorum, çünkü son yıllarda bazı öğrenciler gelip bana “Hocam biliyor musunuz siz benim annemin de hocası olmuşsunuz!”diyorlar. Ne mutlu bana. Yaşamayı ve çalışmayı seviyorum, 90 yaşına dek yaşamayı planlıyorum! Buna göre sizin çocuklarınızın da hocası olabilirim!

Yaşam felsefesi edindiğim söz var mı? “Gerçekçi ol imkansızı iste! (Che Guevara)” “Kendini yönet!” “Yapmak istediklerin için kendini disipline et” “Kendinle ve yaşam ile uyum için de yaşa”, ”İnsanların içindeki iyi yönleri düşün ve izin ver iyi yanlarını göstersinler”

Okuduğunuz kitaplar arasında sizi en çok etkileyen, takılı kaldığınız bir karakter var mı?

Kitap karakteri olarak Antoine de Saint-Exupery’nin Küçük Prensi ilk aklıma geliyor. Bu kitabı gençliğimde ilk okuduğumda çok hoşuma gitmişti ve sonra bir çok kez yeniden okumayı sevdiğim bir kitap.

Kafka’nın 1915 de yazdığı “Dönüşüm” kitabındaki Gregor Samsa karekterini de hep anımsarım.

Uzun süredir üzerinde çalıştığınız bir konu var. Bu konuşma dünya kamuoyunda büyük yankı uyandıracak. Sahneye davet edildiniz.. Ve konuşmaya başlıyorsunuz. Bahsettiğiniz konu ne olurdu?

Dünya kamuoyunda büyük yankı uyandıracak bir konu ne olabilir? Örneğin onlara insanlarda “Barış genini” bulduğumu ve dünyada barışın gerçekleşebileceğini anlatmak isterdim! Çok da yeni bir konu sayılmaz çünkü bizlerde barış geninin olduğunu ama aktivite edemediğimizi düşünüyorum. Biraz daha üzerinde çalışmak gerek sanırım.

Her geçen gün daha çok deneyim sahibi oluyoruz. Bundan 10 sene önce kendinize bir not yazsaydınız bu ne olurdu?

On sene önce yani 2006 yılından 2016’ya bir not yazsaydım ne olurdu? Giderek daha mutlu ve huzurlu bir insan olacağımı, başkalarını affetmenin bizi özgürleştireceğini, yaşamda kendini keşfetmenin sonu olmadığını, öğrenmenin her zaman bizi geliştireceğini…yazardım..

Son olarak buradan psikolojik danışmanlara ve psikolojik danışman adaylarına iletmek istediğiniz herhangi bir şey var mı?

Ben aslında sözlerimle değil yaşamdaki duruşumla, davranışlarımla, bu alana hizmet ederek, bu alanı savunarak size bazı mesajlar vermeye çalışıyorum. Umarım bu mesajları size doğru olarak iletebiliyorum:

Örneğin; kitaplar yazarak bilgiyi paylaşmayı, birbirimize iyi davranarak güçlenebileceğimizi, birbirimize iltifat etmeyi..

Araştırmacı ödülleri vererek bilime ve araştırmaya önem vermeyi, işimizi ciddiye alıp AŞK ile yaparak bu alanı savunabileceğimizi, bu alanda öğrendiklerimiz ile önce kendimizi geliştirip değiştirebileceğimizi, başkalarına iyi model olmamız gerektiğini, etik ilkelere bağlı kalmamızı, yaşama dört elle sarılmayı, bu ülkeye borçlu olduğumuz için hizmet etmekten vaz geçmemeyi ve daha bir çok şeyi size, yaptıklarımla söylüyor olmayı dilerim.

Bu röportaj için teşekkürler sevgili Ümit. Umarım okuyucular sıkılmaz!

 

Binnur Yeşilyaprak

Söyleşiyi Gerçekleştiren: Ümit B.
İnstagram Adresi: umitpdr

10 Aralık, 2016. Saat 11:45. Ankara

 

 

 

 

Bu haber toplam 13801 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.