Varoluşçu Psikoterapi Kuramsal Çerçeve ve Temel Kavramlar

Victor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı adlı eseriyle bir dönemin anlatılmasında çok etkili olmuştur.

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ 

 Kuramsal Çerçeve ve Temel Kavramlar 

“İnsan koşullarını seçmekte özgür değildir; koşullar karşısında alacağı tavırda özgürdür.”

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ- KURAMSAL ÇERÇEVE 

Jean Paul Sartre, “Bizler bu hayata fırlatıldık.” der.İçine doğduğumuz hayata, imkanlara, ortama fırlatıldık. Ailemizi, içinde doğduğumuz evi kazansana seçmedik, kültürümüzle ilgili seçimde bulunmadık. İçine fırlatıldığımız şartları seçme durumumuz yoktu. Ancak içine doğduğumuz koşullarda kendimizi nasıl var ettiğimizi, kendimizi diğer bireylerden nasıl ayırdığımızı biz seçtik. Seçiyoruz. Hayatta sürekli seçimlerle karşı karşıya kalıyoruz. Karşılaştığımız bu seçenekler de seçim yapma özgürlüğümüz var. İşte bu noktada varoluşçu terapistleri insanların bulunduğu koşullarla ilgili bu gerçeklerin bir kısmını kabullenseler de kendi koşullarını seçmenin özgürlük olduğunu söylerler. Özgürlük demek sorumluluk da demektir. 

Varoluşçu anlayışta özgürlük ve sorumluluk el ele yürür. Her seçim özgürlükle birlikte sorumluluğu da getirecektir. Varoluşçu yaklaşım her zaman sorumluluk üstlenerek özgürlükten kaçış olmadığını vurgulamaktadır. Aynı zamanda her seçim bir vazgeçiştir. Çünkü varoluşçu yaklaşıma göre bir seçim yaptığımızda, seçmediğimiz binlerce olasılıktan da vazgeçmiş oluyoruz. Ve bunların da sorumluluğunu alıyoruz.

Varoluşçu psikoterapiye göre eğer seçimlerimizin sorumluluğunu almıyorsak, seçim de yapamaz hale geliriz. Bu noktada varoluşçu terapidanışanların kurban rolünden çıkmasını, yaşamın sorumluluğundan kaçmamasını hedefler. Çünkü varoluşçu yaklaşıma göre kendimizden ne kadar çok kaçıyorsak o kadar çok yakalanıyoruz. Özgürlükten kaçmak bireyi otantik olmayan bir yaşama götürür. Varoluşçu terapinin temel hedefi, yaşamı daha kolay ve daha güvenli göstermek değildir. Güvensizlikleri ve kaygıları oluşturan kaynakların farkına varmak ve bunlarla başa çıkmaları için danışanları cesaretlendirmektir. Bunun da yanında danışanın ne yaptığının farkına varmasını sağlamak ve “ kurban” rolünden çıkarmaya yardımcı olmaktır.

Anlamlı bir varoluş için içinde  bulunduğumuz koşulların edilgen kurbanı olmak yerine, yaşamımızın mimarı olmamız gerektiğini vurgulayan varoluşçu yaklaşım, yaşam üzerinde düşünmemizi, farkına varmamızı, yaşamımızı kendimizin yönetmemiz gerektiğini vurgular. Temelde büyük ölçüde ne olacağımızı kendimiz belirlediğimiz için koşulların kurbanı değiliz düşüncesindedir. Varoluşçu psikoterapinin gelişimine katkıda bulunan dört önde gelen kuramcı, Viktor Frankl, Rollo May, James Bugental ve IrvinYalom olarak sıralanabilir. Bunlar arasında Viktor Frankl Avrupa’da bu kuramı geliştiren ve daha sonra Amerika’ya getiren kişi olarak ayrı bir yere sahiptir.

Viktor Frankl’ın şu sözleri varoluşçu psikoterapiye bakış açısı geliştirmemizde yardımcı olur. Viktor Frankl,”Toplama kamplarında yaşayan bizler barınaklarda dolaşan ve ihtiyacı olanlara son kalan ekmeklerini veren insanları gördük. Onlar sayıca azdı. Ama çok önemli bir şeyi kanıtlıyorlardı.Bir insanın elinden her şeyi alınabilir, bir şey hariç: insanın hiçbir zaman kaybetmeyeceği tek özgürlük, olaylar karşısında tutunduğu tavırdır.” Yaşamda belli seçeneklerle karşı karşıya kalırız. Ancak bazen önümüzde tek seçenek kalır. Yani yaşamda öyle anlar gelir ki tek bir seçeneğimiz vardır. İşte bu durumlarda varoluşçu yaklaşım, seçeneğe dair tutunduğumuz tavrı seçmekte özgür olduğumuzu söyler. Bu özgürlük insanın yaşamında kendini edilgen kurban olarak görmesinden kurtaracaktır.

Varoluşçu terapi sonunda öleceğimiz ile ilgili kaçınılmaz gerçekle yüzleşmemiz gerektiğini vurgular. Bu durum insanlar da “normal kaygı” yaratır. Tam da bu noktada ortaya çıkan kaygı hayatın anlamına açılan bir kapıdır. Bu kaygı bize der ki: “Hayatta olduğun bu yılları en iyi şekilde geçir.” Kaygı, dünya kapımızı çalarak bizi özümüze götürür. Bu kaygıdan kaçmak yapıcı bir çözüm değildir, bu insanları yaratıcı etkinliğe götürmez.Varoluşçu psikoterapi bu kaygıyı, yaratıcılığın esin kaynağı olarak görür. Ölüm gerçeğiyle yüzleşen bireyler, sonsuz zamanlarının olmadığını bilirler.

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ-TEMEL KAVRAMLAR

1.Kişisel Farkındalık Kapasitesine Sahip Olma

Varoluşçu yaklaşımda bireylerin bir tarafta sınırlarının ve ölümlü olmasının, bir tarafta da yaşamın içinde başarması gereken görevlerinin bulunması kişisel birfarkındalık kazandırır. Farkındalıklarımız, özgür seçimler yapmamıza ve kendimizi ifade edebilmemize yardım eder. Bu farkındalıklar:

-Hepimiz ölümlüyüz ve yaşamımızda her istediğimizi yapacak kadar zamanımız yoktur.

-Eyleme geçecek veya hiçbir eylemde bulunmayacak potansiyele sahibiz. Eylemsizlik de bir seçimdir.

-Eylemlerimizi kendimiz seçeriz, buna göre kısmen de olsa kaderimizi kendimiz oluştururuz.

-Anlam bize otomatik olarak verilmiş bir olgu değildir, bir keşiftir.

2- Özgürlük ve Sorumluluk

“Özgürlük, sorumluluk demektir. O yüzden çoğu insan ondan korkar.”

Varoluşçu psikoterapiye göre özgürlük ve sorumluluk el ele yürür. Hatta özgür olmak ve insan olmak varoluşçu psikoterapiye göre eş anlamlı sayılır. Yaşamımız boyunca birçok seçimle karşı karşıya kalıyoruz. Bu seçenekler de kendimize en uygun olanı seçmek de özgürüz. Bu noktada da kendi kaderimizi belirlemek de büyük role sahibiz. Frankl, önümüzde tek seçenek varsa bu seçeneğe dair takındığınız tavrın da seçim olduğunu söyler. Sartre’nin “tercihlerimiz bizleriz” söyleyişi kişisel sorumlulukların da farkındalığını güçlendirir.  Seçimleri ve sorunları ile ilgili “kurban” rolü oynayan, başkalarını suçlayan, sorumluluklarını üstlenmeyi reddeden danışanlar varoluşçu psikoterapiden kazanç sağlayamazlar.

3- Kimlik Bulma Çabası:

Bireyler kimlik bulma çabası içerisinde bir “ben” ararlar. Bu süreç birden gerçekleşen bir süreç değildir. Cesaret ister. Varoluşçu psikoterapi bu mücadelede danışanı cesaretlendirir. Birçok insan kendisinden çok başkalarının izledikleri yollara gitmeye, başkalarının değerlerini benimseye çalışır. Varoluşçu psikoterapiye göre bireyin kendine güvenmesi, kendini keşfetmesi, kendini araştırması “kendimiz olma cesareti” dir. Aksi halde birey kendine yabancılaşır. Bu mücadelede bu cesareti gösterdiğimizde yaşamımızdaki belirsizliği tolere etme gücümüz de artar.

Varoluşçu psikoterapi, sonuç olarak “aslında hepimiz yalnızız” der. Buradaki yalnızlığı yaşamak, yaşamda onay almamız İçin hiç kimseye bağımlı olmamamızı fark etmeyle başlar. Öncelikle kendimiz olmalı, kendimizle baş başa kalmalı, kendimizi sevmeli, kendimizle iletişim kurmalı, kendimizle barışmalı, kendimizi dinlemeliyiz. Kendini sevmeyen biri, başka biriyle birlikteliğinden nasıl yarar bekleyebilir? Bu noktada varoluşçu yaklaşım bir ayrım yapar. Kurduğumuz ilişkilerde “muhtaç” konumuyla  her iki tarafın da “değer verdiği” konumu ayırt eder. Danışanlar da bu farkındalığı kazandırır.

4- Yaşamın Anlamını Bulma

Varoluşçu psikoterapi burada bazı sorular sorar:

Yaşamınızın gidişatını beğeniyor musunuz?

Şimdi bulunduğunuz ve daha sonra bulunacağınız durumdan memnun musunuz?

Kim olduğunuz ve kendiniz için ne istediğiniz konusunda kafanız karışıksa bunlara açıklık getirmek için ne yapardınız?

Varoluşçu terapiye göre yaşamda yenianlamlar bulmak adına karşımıza “logoterapi” çıkar. Burada amaç, danışanlara yaşamın anlamını söylemek değildir. Ya da ne olmasını söylemek de değildir. Acı çekerken bile, bir anlam bulabileceklerini vurgulamaktır. Acıyla yüzleşmek, acıları başarıya çevirmek yaşamda yeni anlamlar bulmayı kolaylaştırır.

5- Bir Yaşam Koşulu Olarak- “Kaygı”

Varoluşçu yaklaşım “kaygı”yı ortadan kaldırılması gereken bir semptom olarak değil de hayatın anlamını keşfetmeye açılan bir kapı olarak görür. Kaygının yaratıcılığı beslediğini düşünür. Sonsuz zamanının olmadığının farkına varan birey, yaşamında bir anlam aramaya başlar. Benliğinin ve görevlerinin farkına varır. Öleceğini bilir ve bu durum bireyde “normal kaygı” yaratır. Kaygı durumunda kaygıdan kaçmak yapıcı bir çözüm değildir. Kaygı, dünya kapımızı çalarak bize der ki: “Hayatta olduğun bu yılları en iyi şekilde geçir.” Kaygı, kendi özümüze bizi götüren, insanları yaratıcı etkinliklere yönlendiren bir kapıdır. İnsanı insan yapan da budur.

6-Ölüm ve Varoluşun Farkına Varılması

ÖLÜM. Varoluşçu yaklaşım, ölüme olumsuz olarak bakmaz. Aksine ölümü yaşama anlam katan bir “koşul” olarak görür. Buradaki anlam, ölümlü olduğumuzun farkındaysak her geçen an’ın kıymetini bilir ve sonsuz zamanımızın olmadığını biliriz anlamıdır. Yani bu farkındalık yaşamımızın esin kaynağıdır. Ölümü kabullenme psikoterapide çok belirgin bir rol oynar. Ölüm konusunda sağlıklı bir farkındalık oluşturmak bireylerin yaşamında anlam katar.

VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ, YÖNTEM-TEKNİKLER VE MÜDAHALE STRATEJİLERİ

Varoluşçu yaklaşım teknik kullanımına yönelik değildir. Yani sistematik olarak belirlenmiş teknikleri yoktur. Varoluşçu psikoterapi tedaviye odaklanmaz. Varoluş çalışmasında terapist ile danışanın bireysel ilişkilerinde samimi oluşu vurgulanmaktadır. Varoluşçu yaklaşımda terapistin kendisini bir terapötik amaç olarak kullanması terapinin en önemli unsurlarındandır.

Genel olarak üç aşamada bakıldığında, varoluşçu psikoterapinin başlangıç aşamasında danışman, danışana dünya ile ilgili varsayımlarını belirlemede ve bu varsayımlarını açıklığa kavuşturmasında yardımcı olur. Varoluşçu psikolojik danışmanın gelişme aşamasında  danışanların kendi değer sistemlerini gözden geçirmelerine yardımcı olunur. Danışanlar cesaretlendirilir. Bu noktada kendini keşfetme sürecinde danışan, sahip olduğu değer sistemini yeniden yapılandırır, içgörü kazanır. Bireyler kendileri için ne tür bir yaşamın değerli olduğuna ilişkin daha açık bir anlayış kazanmaya başlarlar. Son aşamada ise danışanların kendileri ve yaşamları hakkında ne öğrendikleri üzerine odaklanılır. Danışanın kazanmış olduğu farkındalığın  somut olarak nasıl eyleme dönüşeceği üzerinde durulur. Varoluşçu terapi oturumları birey için yaşamın provasıdır. Danışanlar kendini keşfetme sürecinde, kendi güçlü yanlarının farkına varırlar. İşte bu noktada anlamlı bir varoluş ile eylemde bulunurlar.

ŞEYMA OĞUZ

PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Psikoterapi Haberleri