İletişim Açlığı

İLETİŞİM AÇLIĞI

Güncelliğini hiçbir zaman kaybetmeyecek olan ,aynı zamanda psikolojinin de temel yapı taşlarından birisi olan iletişimi; geride bıraktığımız ramazan bayramına ve sosyal ortama değinerek bahsetmek istiyorum. İletişim, konuşan bireyin sahip olduğu güdü, gereksinim, algı ve tutumların oluşturduğu duygu, düşünce veya bilgilerin her türlü yolla dinleyici bireye veya bireylere aktarılması sürecidir. İletişim etkili ise bir kimseden diğer kimseye iletilen düşünce ve duygular bozulmadan diğer kişi tarafından olduğu gibi anlaşılır.

Burada anlamların yaratılması, ortaklaştırılması ve paylaşılması süreci öne çıkmaktadır. Toplum içinde yaşayan bireyler birbirleri ile etkileşim içindedirler ve iletişimi kolaylaştıran unsurlar yerine iletişimi zorlaştıran unsurları kullanıyorlarsa aralarında gerginlik ve çatışmalar yaşarlar. İletişimden genel hatlarıyla bu şekilde bahsedip geçtiğimiz günlerde ramazan bayramında bir çoğumuzun da şahit olduğu duruma değinmek istiyorum.

Bayram deyince özellikle de bu bayramlar dini bayramlar ise akla ilk gelen hayattalar ise dedelerimiz,anneannelerimiz,babaannelerimiz ve diğer akrabalarımız oluyor. Onların ellerini öpüp, onlarla sohbet etmek, belki bir çoğumuzun bayram dışında adını yoğunluk, iş-güç sebepler –bahaneler- nedeniyle yanlarına nadiren uğradığımız bu büyüklerimizin bizimle konuşmak, bizden bir güzel laf duymak için gözlerimizin içine sıcaklıkla benimle konuş dercesine bakmaları hepimize nasıl da tanıdık geliyor değil mi? İletişimin en temel ögelerinden birinin göz teması olduğunu belirtmek isterim.

Peki biz bu bakışlara nasıl cevap veriyoruz ? İşte tam da değinmek istediğim nokta burası. Modern çağın zorunlu bir getirisi olarak gördüğümüz cep telefonları elimizdeyken o samimiyeti, sıcaklığı hissettirmemiz gerekirken biz ellerimizde telefonlar onlarla göz teması kurmadan iletişime geçiyoruz, geçtiğimizi sanıyoruz. Konuya bayramdan girdim çünkü yakın zamanda bir çoğumuzun şahit olduğu ve aynı yakınmaları işittiğini düşünüyorum. Bu durum günlük yaşantımızda da böyle süregeliyor. Bir arkadaş toplantısı oluyor yer saat belli gelenlerin hepsi kendi hür iradeleriyle geliyor bunda hemfikiriz. Toplanılıyor selamlaşma, hal-hatır sorma peki ya sonra, sonrası bir kısır döngü ellerimiz telefonlara gidiyor.

Bu durum artık toplumumuzda sürekli rastlanan bir olay. Bu durum aslında bir çoğumuz farkına varmasak bir hırsızlık zaman hırsızlığı hem kendi zamanımızdan hem karşımızdakinin zamanında çalmış oluyoruz. Sağlıklı bir toplumun oluşmasında temel olan etkili iletişim kullanıldığında gereksiz gerginlik ve çatışmalar azaldığı gibi zaman kaybı da azalır. Yaşadığım bir durumdan bahsetmek istiyorum . Bir arkadaş toplantısı buluştuk oturduk hal hatır sorma sonra eller telefona. Rahatsız oldum. Kendim de yaptım ama rahatsız oldum. Sonra bir karar aldık bir araya gelindiği zaman telefonlar çantadan çıkmayacak. Uyguladık. Daha sonra konuşulacak o kadar çok şeyin olduğunu gördük ve fark ettik ki hepimiz sohbete aç insanlarız. Bu açlığımızı telefonlarla değil de dilimizle doyuralım.

ZEHRA DOĞAN  

Bu yazı toplam 3078 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum