Siyahla Beyaz Arasında Bir Hayat

Siyahla Beyaz Arasında Bir Hayat

                İnsan siyahla beyaz arasında bir hayat yasar aslında. Kimimiz kanar siyahlara küser hayata, kimimiz olur polyanna koşar beyazların ardından. Beyaz yaşantıları dört gözle bekler sımsıkı sarılırız hissettirdikleri duygularına, yaşattıklarına. Peki ya siyah yaşantılarımız?  Siyahlarla baş etmek ve yaşanılan durumu tam olarak algılayabilmek ya da durumu tam olarak kendine ifade edebilmek zor. Bu zorlukları yaşamamızın da birçok nedeni var.

Bu zorluklarla baş etmemizin ilk aşaması hata yaptığımızı kabul etmekten geçiyor. Belki de hata yaptığımızı kabullenmekten korkuyoruz. Takıyoruz pembe gözlüğümüzü meydan okuyoruz hayata. Farkında değiliz yürüdüğümüz yoldaki çamurun paçalarımıza bulaştığını. Hata yaptığımızı kabul edersek benlik algımız düşer ve kendimize olan saygımızı yitiririz. İnsanoğlunu ayakta tutan yegâne unsur da kendisine olan saygınlığıdır. Ancak insani hatalar ve başarısızlıklardan dolayı kendimizi suçlamamalıyız. Fani olduğumuzu ve insanoğlunun hata yapabilir bir varlık olduğunu unutmamalıyız. Olaylara bu şekilde yaklaşırsak ve kendimize karşı biraz daha iyimser olursak pek problem kalmayacak gibi.

 Yasadığın en berbat siyahta ve en mutlu beyazda duygularını davranışlarına mümkün olduğunca kontrollü bir şekilde yansıtmak bu siyah olaylarla baş etmemizin aşamalarından ikincisini oluşturur. Duygularını değilse de davranışlarını kontrol edebilmek önemli. Çünkü insanlar yaşadıkları bu anlarda kendilerini kontrol etmeden yapacakları fevri hareketler altından kalkamayacak sonuçların doğmasına neden olur. Sonuçlarına katlanamayacak durumlarla karşı karşıya kalmaları da bu olayı daha da çıkmaza sokar.

 Bu zorluklarla baş etmemizin üçüncü aşaması da insan yaşadığı olayla yüzleşmeli ve siyahıyla beyazıyla olayı tüm gerçekliğiyle kabul etmeli. Siyahın ateşi kül olana kadar ateşin başında durmalı ve sonra oradan uzaklaşmalı. Söndürülmeyen bir ateş yani duygusu yaşanmamış bir olay ilerde psikolojik bir rahatsızlık olarak su yüzüne çıkabilir. Yaşanmamış duygular bizi kül etmeden onlarla yüzleşerek küle döndürmeliyiz.  Ancak şu da göz ardı edilmemeli ki davranışlarımıza kontrollü bir şekilde yansıttığımız duygular gerçek duygular mı,  freudyen bir savunma mekanizması olan mantığa bürünmenin ürünü olan duygular mıdır?  Yoksa olayın asıl yüzünü görmezden gelerek ( asıl duyguyu kül etmeden) bilinçdışına atıp konuyu mu geçiştiriyoruz. Bu soruların cevabı bir nevi kendimizle yüzleşmekten ve kendimizi eleştirebilmekten geçiyor. İnsan yaşadığı problemlerin nedenlerini dışarda aramaktan kendini eleştirecek vakti bulamazsa yaşadığı problemlerin gerçek sebeplerini bulamaz ve gerçek duygularla yüzleşmemiş olur. Belki de sürekli saydam pencerelerden dışarı bakmamızdan kaynaklanıyordur bunlar biraz da aynalara bakıp kendimizle yüzleşmeye cüret etsek problem kalmayacak.

Düşüncelerimi toparlayacak olursam ve dediklerimi biraz daha sistemli hale getirmem gerekirse;

  1. İnsanın hata yapabilir bir varlık olduğunu bil ve kendini eleştirmekten korkma
  2. Duygularının davranışlarına kontrollü bir şekilde yansımasını sağla
  3. Davranışlarına yansıyan duygularının yaşadığın durumu açıklar nitelikte olup olmadığına bak(mantığa bürünme ya da bilinçaltına bastırılma gibi durumlar yaşanmaması önemli faktör)

 

 Bunları hayatımıza yerleştirdiğimizde hayat bize bir silgi bahşedip zihnimizdeki siyah noktaları sildirtmeyecek belki ama mürekkebin tüm kâğıda yayılmasına engel olacaktır.

NOT:

SAVUNMA MEKANİZMASI: Engellenme, çatışma gibi olumsuzluklar karşısında kalan bireyin bilinçsiz olarak geliştirdiği benliğini korumaya yönelik savunma araçlarıdır. Birey savunma mekanizmalarını kaygıyı azaltmak için ve benliğini korumak için kullanır. Mantığa bürünme bunlardan bir tanesidir ve olayı asıl sebepten uzaklaştırarak benliğini koruyacak şekilde nedenler uydurmasıdır.

BİLİNÇDIŞI: Sigmund Freud kişiliğin yapısını bilinç, bilinçdışı ve bilinçöncesi kavramlarıyla açıklar. Bilinçdışını ise; kişinin yüzleşmekten korktuğu ve bu yüzden bastırdığı duyguların yeri olarak adlandırır.

 

                                                                                                                             MEHMET KAYA

 

Bu yazı toplam 2372 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.